Ortadoğudan yükselen yanık et kokusu doluyor genzime ve her an daha da harlıyor bu ateşi, batıdan esen , gözünü hırs bürümüş , önüne çıkan ne varsa darma duman eden bu rüzgâr.
Esmer tenler görüyorum , güneşten değil savaştan yanan. Trafik lambasındaki dördüncü bir renk gibiler kavşaklarda. Kırmızıyla beraber siyahı da yakıyorlar sanki. Siyaha dönen yaşamlarını gözlerimize sokuyorlar. Fakat yaşama hakkı kimin umrunda ??? Umrumuzda olan tek şey geçiş hakkı. Bize yeşil yandıysa eğer kendi karanlığıyla başbaşa bırakıp siyahı , devam ediyoruz bir sonraki kırmızıya kadar.
Açın pencerelerini dünyanın ,boğuluyorum! !!
Bu riyakarlık kokusu tıkıyor nefesimi. Sanki nefes , Milenyumda Çocuk İsimleri sözlüğünde geçen bir isimden ibaret gibi. En son ne zaman aldığını bilen yok. Zaten özçekimlerinden yüzündeki her çizgiyi ezberlediğimiz boş kafaların , nefese ihtiyacı da yok. Zira oksijensizlikten beyin işlevini çoktan yitirmiş.
Açın pencereleri , kirletilmemiş evrenden hava dolsun , ciğeri beş para etmezlerin birbirini yediği dünyanın ciğerlerine. Temiz hava diyorum , nifak tohumlarının ekilmediği , çocuk kanıyla sulanmamış topraklardan yükselmiş olsun. Açın pencerelerini dünyanın, boğuluyorum !!!
Kuş seslerinden çoktan vazgeçtim , bari
sonrasında ölüm ilanı olmayan selâlar girsin içeri.
Ayşe Avcı Aydoğan
Kırılgan bir günün ertesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder