Geçenlerde bizim oğlan okulda arkadaşıyla kavga etmiş. Duyunca çok
şaşırdım. Pek kavgacı bir ruhu yoktur oysa. “Onu buna sürükleyen bir şey
olmalı” diye düşündüm. Düzeltiyorum “Onu buna sürükleyen çok çok önemli
bir şey olmalı” diye düşündüm. Çünkü başkasının canını yakmanın
günahını iyi bilirdi oğlum.
“Ne oldu?” diye sordum.
“Baba o çocuk
kankamın canını yaktı, bende onun canını yaktım”.
“Oğlum” dedim “Canını
yakanı affedecektin hani, öyle konuşmuştuk”.
“Baba” dedi “Anlamıyor
musun kankamın canını yaktı. Ve biz haklıydık. Ben onu koruyorum oda
beni koruyor”.
“Hmm! Tam anlayamadım” dedim “bu kanka nedir?. Arkadaş
gibi bir şey mi acaba?”.
“Evet” dedi, “Ama daha samimisi”.
“Kardeş mi?”
“Olabilir”.
Baktım kelimeyi hatırlayamadı, “Ha sen dosttan
bahsediyorsun” dedim.
“Evet” dedi.
“Tamamdır iyi yapmışsın çok
hırpalamasaydın” dedim.
“Yok! Ben sadece kankamı korudum, aldım çocuğu
yere attım onunda canı yanmış” dedi. “Kızdın mı” dedi,
“Hayır dedim
oğlum tam tersine haklısın aferim hep böyle yap”.
Kızmıştım ama oğluma değil. Bize! Ve toplumun aklının dağınık odalarında bir kavram daha düzene girmeli diye düşündüm. Kendi aklım gibi.
Dostluk!
Bu
kavramlar da diğer kavramlar gibi çocukken saf halini koruyor ve
büyüdükçe üstü ihanetler, ihtiraslar, çıkarlar, menfaatler yani kısaca
olumlu olumsuz tecrübelerle kaplanıyor. Yosun tutmuş elmas gibi. Keşke
tecrübelerimizi bu kavramların önüne geçirmeden yaşayabilsek. Ne ala.
Ama çok zor.
Hani geçen gün vefa üzerine hasbihal ettiğimiz kişi vardı hatırlayan olursa. Ne demişti? “Vefa tek taraflı olursa insanı yorar kardeşim. Ama yorulsak da, biz vefamızı yani insanlığımızı kaybetmeyip yolumuza devam etmeliyiz”. Ve bunu söylerken hiçte gocunur bir tarafı yoktu. “Bana bunu nasıl yapar” lar la şişmiş bir benlik kazanıp, ama bir yandan da kaybettiğimiz insanlar. İşte dostluk; yalnızlığı göze alıp koca yürekli olabilmektir çoğu zaman. Çünkü vefa göstererek yaptığınız dostluklar beklediğimiz oranda geribildirim göstermeyebilir. İşte o yüzden ancak koca yürekli insanlar gerçek dost olabilirler. Çünkü onlar sadece kendileri için değil, ülkesi ve başkaları için yaşamayı becerebilenlerdir. Gerçek dostlar dostunu düşünendir. İyi gününde kötü gününde varlığını hissettirendir.
Hani geçen gün vefa üzerine hasbihal ettiğimiz kişi vardı hatırlayan olursa. Ne demişti? “Vefa tek taraflı olursa insanı yorar kardeşim. Ama yorulsak da, biz vefamızı yani insanlığımızı kaybetmeyip yolumuza devam etmeliyiz”. Ve bunu söylerken hiçte gocunur bir tarafı yoktu. “Bana bunu nasıl yapar” lar la şişmiş bir benlik kazanıp, ama bir yandan da kaybettiğimiz insanlar. İşte dostluk; yalnızlığı göze alıp koca yürekli olabilmektir çoğu zaman. Çünkü vefa göstererek yaptığınız dostluklar beklediğimiz oranda geribildirim göstermeyebilir. İşte o yüzden ancak koca yürekli insanlar gerçek dost olabilirler. Çünkü onlar sadece kendileri için değil, ülkesi ve başkaları için yaşamayı becerebilenlerdir. Gerçek dostlar dostunu düşünendir. İyi gününde kötü gününde varlığını hissettirendir.
İnsan kardeşini, ailesini, akrabalarını seçemez. Ancak dostunu seçebilir. İşte bundandır ki hepimiz kendimiz gibi olan, kendimize yakın gördüğümüz kişileri dost ediniriz. Yine bundandır ki; başkalarının dostluğu üzerinde konuşurken kendi dostluğumuzu yani yüreğimizin büyüklüğünü de teraziye koymalı, bizim oğlan gibi dostunun canı yandığında neleri alıp yere çarptığının muhasebesini de hakkaniyetli bir şekilde yapmalıyız.
Üzeri yosun tutmuş, manadan kopmuş bu değer de diğer ahlaki değerlerimiz gibi kafamızın içinde dağınık bir oda misali. Hayatımızda ki yerinin tecrübelerimizin kötü örnekleri ile refere edildiği ve manasının kaybolup sadece lafızının zikredildiği bu değerlere sahip çıkmamız ve sürekli “Nerede o eskiler” diyerek yakınmak yerine, kendi yaşantımızda değer atfetmemiz ümidiyle.
Dostunuz bol olsun.
Selametle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder