reklam

reklam

17/06/2025

Ekmekçi Dede

 

2016 yılı idi. Ankara'da Mamak'ın Akdere semtinde henüz inşaatı yeni bitmeye yüz tutmuş Ulu Cami’nin önünde öğle namazı için durdum. Zor bir park hamlesinden sonra kışın ayazının  verdiği o kemik kıran soğuğundan olsa gerek “umarım su sıcaktır” diye dua ediyordum. Caminin henüz bitmemiş abdesthanesinde ümitsiz bir şekilde musluğa bakıp buz gibi su da abdest alma cesaretini kendimde toplamaya çalışırken bir ihtiyar girdi içeri ellerinde poşetlerle. Oranın görevlisi mi bir berduş mu bilemedim. Süzdü kısa bakışlarla beni. “ Soğuk su da zor abdest değil mi? “ dedi. Ben de “Bu su da abdest alırsam belki dökülen günahlarımın sesini duyarım amca” dedim. Ses etmedi. Döndüm “ Ya duyarsam “ dedim gülerek. “ Peşine takılırım o zaman “ dedi. İkimizde güldük.  O poşetleri yerleştirmeye koyuldu ben abdeste.

Abdest bittikten sonra nereli olduğumu sordu ihtiyar. Gençler gelmiyor dedi. Bir maşallah çekti. Allah razı olsun genç gördü beni. Ben de ona sordum nerelisin diye. Kırşehirliymiş. Halinde sanki konuşası varmış gibi bir hava vardı. Soğuk değil mi amca? Dedim.  Sormamı bekliyormuş sanırım. Daha ilk “ Ahh evladım” deyişinden anladım susmayacağını. Bir hikâye geliyor dedim kendi kendime. Başka bir hayat ve yeni öğreneceğim yaşanmışlıklar manzumesi. İyice kuruldum belediyenin cami abdesthanesine hediye ettiği kırık banka. Anlat amca dedim hava soğuk belki içimiz ısınır. Yok dedi evladım yook. İnsanlar daha soğuk, çok soğuk. Hayırdır amca dedim evlat mı? eşin mi? kimdir bu soğuk olan? Ağzından duman çıka çıka anlatmaya başladı ihtiyar.

Ekmekçi dede diye birini duydun mu dedi. Yahu o Kütahyalı değil mi dedim. Tanıdığın mı? Yok dedi o ayrı. Ben dedi Ankara’nın ekmekçi dedesiyim. Allah Allah dedim. Hiç duymadım. Ekmek mi yapıyorsun? Yok evladım yok. Sende saf mısın (burada biraz haksızlığa uğradığımı düşünüyorum) ama hürmeten “Sanırım” dedim. Ben dedi ekmek toplarım. Bizim mahallede gezerken gözüme takıldı bir gün. Baktım her bahçenin demirinde ekmek var. Alırım onları. Durdu “Süte gelirler bizim buralara bilir misin?” . Dedim amca o kadar genç değilim. Güldü. Hah dedi ben o ekmekleri toplar sütçülere veririm. Ekmek verir süt alırım. Tam 8 yıldır.

İlk başta çok sıra dışı bir hikâye gelmedi bana. Ama devamı geldikçe ilginçleşiyordu.

Malum her şeyin olduğu gibi memleketimizde ekmek israfı da hat safhada. Günde 5 milyon ekmeğin çöpe gittiği ülkemizde bakmış bizim Ekmekçi Dede böyle olmuyor el arabasıyla çıkmış sokağa, başlamış ekmek toplamaya. Tam beş mahalle geziyormuş her gün. Topladığı ekmekler evde koku yapmaya başladığı için komşular şikayet etmeye başlamışlar. Kızı ve torunu da cabası tabi. Olay evden gitmeye kadar yüz tutmuş. Şikâyetler sonunda eve gelen belediye ekiplerine durumun vehametini anlatmaya çalışmış ekmekçi dede. “Yahu israf, ekmek atılır mı?”. Ama dinleyen kim? Bir tek sütçüler durumdan memnun tabi ama haliyle onların alacağı ekmek de sınırlı miktarda oluyormuş.

Yine de yılmamış ekmekçi dede. 150 kiloya kadar süt alabiliyor muş ekmekler karşılığında sütçülerden. 150 kilo süt. Düşünün. Hem de takasla. O sütleri ne mi yapıyor? Garip gureba ve özelliklede öğrencilere dağıtıyormuş ihtiyar.

Neyse yine bir gün komşuların şikâyetiyle eve gelen belediye ekiplerinden biri çok etkilenmiş durumdan. Yetkililere haber vermiş. Yetkililerde daha çok yetkililere haber vermiş. Meclisten birkaç kişi gelmiş bu ilginç konu nedir diye. Sonra Tarım Bakanlığı’nın Türkiye geneli büyük projesi olan Türkiye’deki israf olan ekmeklerin maliyetiyle neler yapılır araştırmaları ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları. Hatta Ankara da yaşayanlar bilir. Metrolarda afişleri ve gerekli görselleri yayınlandı bir ara. Evet işte o kampanya ekmekçi dedenin vesile olduğu proje anlayacağınız.

Ekmekçi dedeye; Ankara'da Mamak'ın Akdere semtinde namaz için durduğum Ulu Cami’nin soğuk abdesthanesinden daha soğuk gelen şey hikâyenin burasında başlıyor.

Geceleri sabaha kadar öğrenci ve fakirler nasiplensin diye tam 5 mahalle gezen bu ihtiyarı ziyarete gelen yetkililer, Türkiye genelinde büyük bir projeye sebep olduğu için sadece ve sadece 1 kutu çikolata ve bir çiçek göndermişler. Haa birde basında birkaç yazı.

Sonrası mı?

Aile ferlerine kadar terkedilme çilesi, şikayet eden komşularla sürekli mücadele ve her geçen gün daha az süt vermeye çalışan sütçü. Sonrası aynı mücadele yani.

Ne kadar israfçı bir millet olduk değil mi? Sadece malı yahut günde 5 milyon ekmeği değil, emeği, vakti, fikri, nesilleri de israf etmiyor muyuz?

Somut ya da soyut her kıymetli şeyi dinin ve vicdanın uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denmez mi? Tabi ki cömertliğin fazlası da israftır ancak toplum ve birey olarak israfın ve cömertliğin neresindeyiz düşünmemiz gerekir. Paylaşmanın verdiği eşsiz mutluluk platolarına cömertliğin solunduğu hangi tepeden bakıyoruz. Birkaç hayır yapıp bunu reklam edip hem karşı tarafın duygularını hem de yaptığımız hayrın ecrini israf etmiyor muyuz? Yani beklediğimiz cömert toplum algısı bir tarafa dursun, toplum olarak sadece ekmeğimizi değil, duygularımızı, emeklerimizi, niyetlerimizi de israf ediyoruz aslında.  İnsanlarımızı ve insanlığımızı...  İşte bu yüzden soğuk geliyor Hakkı amcaya insanlar. Bu mücadeleler ise hala devam ediyor Hakkı amca için.

Vakit daraldı. Ağzından duman çıka çıka hadi namaz kaçacak dedi Hakkı amca. Kalk. Bende şu ekmekleri eve bırakıp geleyim.

Duyguların, fikirlerin, zamanın, sevgilerin israf  olmadığı günler dilerim.

Selametle 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder