Doğru olmak, sözünde durmak ve sözünü yerine getirmek anlamına gelen bir kelime. Herhangi bir kişisel çıkar ve garazdan uzak ve her yönüyle samimiyet içeren bu kelimenin zıttı ihanettir hıyanettir.
Evet bahsettiğimiz bu ahlaki değerin adı sadakat. İçinde yalanı barındırmayan, hileye yer olmayan tamamen doğruluğun üzerine inşa edilmiş sadakat. İhanetler, hırslar, ihtiraslarla dolu olan şu dünyada sadakat kavramına ne kadar da muhtacız değil mi? Birbirlerini aldatan eşler, ülkesine ihanet eden vatandaşlar, işyerinde işinin hakkını vermeyen işçiler ya da işçinin hakkını vermeyen patronlar.
Diğer bir değişle işine, eşine, ülkesine ihanet edenlerle dolu etrafımız. Sadakat kelimesi üzerinde düşünürken ihanet kavramını ele almamak olmazdı herhalde. Her şey zıddıyla kaimdi ne de olsa bu hayatta. Biri varsa diğeri yoktur. Peki neydi bu ihanetlerin sebebi. Olayı aldatılan eşlerden başka, yahut aldatılan patronlardan başka başka hikayelerle dinlemek mümkün elbette. Nedir yani; genç bir adamın kız arkadaşı tarafından aldatılmasının sebebi kaç farklı tür olabilir ki özünde. En duygusalı senin iyiliğin içindi demagojisiyle bitmiyor mu? Düşünsenize "Senin için senden vazgeçtim" diye biten ilişkilerin alt yapısında dahi başka bir ego tatmini yok mudur. Yahut bir patronun muhasebecisi tarafından dolandırılmasının kaç farklı tür sebebi olabilir ki? Lokal bazda tek tek konuşulduğu zaman başka başka hikaye yığınlarıyla karşılaştığımız ihanet tabloları. İnanın bu hikayelerden bende de yığınla var. Kendi hikayelerim içinde boğulduğumda ve şu "Neden" çıkmazında kilitlendiğimde vardığım onlarca sebepten geri kalan sadece "Tatmin" duygusu oluyor. Evet insanlardaki tatminsizlik hırslar ve sahip olma güdüsü. Aslında bir şeyi terk ederken bile başka bir şeye sahip oluyorsunuzdur. Ve bu sahiplik farkında olmasanız bile sizi tatmin ediyordur. Yahu meseleyi Ego konusuyla birleştirip toplumsal bir ders verme niyetinde değilim elbet. Ama kime dokunsak bu ahlaki terimlerin üzerindeki şikayetlerden konuşmuyor muyuz. Vefa, dostluk, sadakat, ihanet, yalan dolan v.s .
Kabul edelim kaybediyoruz ahlaki değerlerimizi. Ve hepsi sadık olamayışımızdan kaynaklı. Hırslarımız ve zevklerimiz için bulunduğumuz ihanetlerle önce kendimize saygımızı kaybediyoruz. Şeytan şeytanlığını iyi yapıyor. Önce bizi bize küstürüyor. Ve farkında olmuyoruz. Önce koca bir "kimseye ihtiyacım yok " egosuyla "ben" duygusuna giriyor, sonra kendimize düşman oluyoruz. Yani şeytan önce bizi yalnız bırakıyor, sonra bizi kendimize düşman olan bizle baş başa bırakıyor. Travmalar yaşıyor, psikolojik sorunlara düşüyoruz. Sözün özü, biz önce kendimize ihanet ediyoruz. Ego denilen tatminler için başka kazanımlar uğruna suhuleti ve selameti feda ediyoruz.
Gönül deryamızda asıl sadık olmamız gerekene sadık olsak iç huzuru bulacağız ve toplumun bize yaptığı ihanetlerin travmasını yaşamayacağız elbet. Mü'minler içinde Allah'a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte onların kimi adağını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahitlerini) değiştirmediler." (Ahzâb 23). Ayetinde belirtilen sadıklardan nasıl olacağız. Hani vefa konusunda ahde vefadan bahsetmiştik. Eles meclisindeki sözümüze vefa göstermekti asıl olan. Yani ilk ahdimize sadık olmamız gerektiği hususunu hep yineliyoruz. Ama maalesef yapamıyoruz. Peki nasıl yapacağız. Tabiî ki sadıklarla beraber olacağız.
Gayr-i müslimler, fâsıklar ve gâfillerle beraberlik, zamanla zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik de bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir" diyor İmam Gazali Hazretleri. Bizde bize düşeni yapıp bizi manevi buhrana sürükleyen bu ilişkilerden uzak durup "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun!" (et-Tevbe, 119) ayeti kerimesi gereği sadık olanlarla birlikte olmalıyız. Aşına, işine, eşine, ülkesine, dinine sahip olan kim varsa onları dost edinmeliyiz. Göreceğiz ki nice ihanetler ve travmaların üstesinden geleceğiz.
Selametle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder