Dönemsel, aylık, iki haftalık ya da haftalık periyotlarla yayınlanan dergiler; içerik zenginliği, reklam derinliği ve sınırsız fikir üretim potansiyeliyle, diğer basılı mecraların ötesinde bir kimlik taşımaya hâlâ devam ediyor.
Evet, hâlâ… Çünkü internetin ve görsel medyanın baş döndürücü yükselişi karşısında, geleneksel medyanın silinip gideceğini düşünenlerin sayısı az değil. Oysa veriler, bu kanaatin aksini haykırıyor. Dergiler, hayatın tam ortasında; sessizce ama derinden iz bırakıyorlar. Öyle ki yaşamın neredeyse her evresi için bir dergi mevcut. Türkiye’de yerel ve ulusal düzeyde yayımlanan yaklaşık üç bin dergi olduğunu biliyor muydunuz?
Ofisimizin köşesinde, kitaplığımızın rafında, arabamızın torpido gözünde... mutlaka bir yerlerde bir dergiye yer ayırıyoruz. Bir satır, bir fotoğraf, belki bir makale uğruna saklıyoruz onları. İçindeki bir reklamın estetiği, bir yazının zihnimizde bıraktığı iz ya da bir görselin taşıdığı anlam, bu yayınları evimizin bir köşesine konuk ediyor. Reklamlarının kalıcılığı sebebiyle dergilere yönelen şirketler var. İlk masalını dergilerden okuyan bir anne-baba ise bu sessiz dostlara ayrı bir sevgi besliyor.
Yazarlar bilir en iyi; fikirlerinin tam anlamıyla ulaşabileceği, yankı bulabileceği mecradır dergiler. Çünkü hepimizden bir parça taşır onlar. Belki bu yüzden “dergicilik vefadır” demişti bir dostum. Ne de doğru demiş… İlk metinlerini dergi sayfalarına dökenler, çocuklarına okuma alışkanlığı kazandırmak için dergi alanlar; nasıl olur da bu dünyaya vefayla bakmazlar?
Dergiler, çığırtkan tezgahtarları olmayan sessiz bir pazardır aslında. Bilgi arayan bilgiyle, fikir isteyen düşünceyle, ticaret peşinde olan fırsatla buluşur bu kıymetli sahnede. Öyle ya, dergiler yaşamın her evresine dokunur; kimi zaman bir katalog olur, kimi zaman bir danışman, kimi zaman da bir minyatür kitaba dönüşür bir yazarın elinde.
Lâkin bu kadim mecranın da yeni nesil sancıları yok değil. İlme ve fikre olan vefanın gölgesinde, tiraj kaygısıyla yapılan yüzeysel tercihler, okunmuyor endişesiyle kısaltılan metinler, görsellerle abartılarak içeriği sığlaşan sayfalar... Dergiyi yaşatmak adına yapılan müdahaleler, zaman zaman özünden uzaklaştırabiliyor.
Ama yine de ayaktalar. Ve iyi ki ayaktalar… Bütçe sıkıntıları nedeniyle kapananların yerini alan yeni dergiler, bu alana gönül verenlerin vefasını temsilen doğuyor.
Yazılı basının kalıcılığına olan inancımızı yitirmeden; bu mecranın sorunlarına çözüm aramak, yapısal yenilikler sunmak bizlere düşen bir sorumluluk. Çünkü belki yarın, bir dostumuzun kütüphanesine koyduğumuz bir dergi; bir fikir tuğlası olarak yükselir.
Selametle,
Veysel Taner Uçar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder