reklam

reklam

09/08/2025

Ya Hayy’a Hayasızlık: Ruhun Hatırlayışı ve Kalbin Sessiz İsyanı

 


İnsan, yaratıldığı günden beri Yaratıcısını tanımaya gayret etti. Allahu Zülcelâl, Hz. Âdem (a.s) ile başlayan beşerî serüvende, her devirde gönderdiği peygamberlerle kullarına kendini hatırlattı ve tanıttı. Ne var ki biz bu süreci yalnızca “fizikî insanlık yolculuğu” olarak görürüz; çünkü ruh zaten Bezm-i Elest’te Yaratıcısını tanımıştı. Ancak bedenle tanışan ruh, bu bilgiyi unuturken, hakikati hatırlamak için içten içe bir özlemle yanmaya başladı.

🌌 Zira ruh için hayat, bizim bildiğimiz gibi bir yaşam tarzı değil; Yaratan’a dönüşe vesile olan ezelî bir arayıştır.
Tutsak bedeninde kıvranan ruh, asıl hayata özlem duyar; bir başka âlemin hatırasını kalbine kazıyan ruh, bedene rağmen diri kalmak ister. Ne hazindir ki, aklıyla övünen insan bu özlemin farkında değildir; ruhunu unuturken Yaratan’ı dışarıdan tanımaya çalışır.

Ama Rabbimiz, Son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) vesilesiyle Kur’ân-ı Kerim’i inzal buyurdu; kendini 99 güzel ismiyle tanıttı. Böylece inananlar, tanımaya çalışmaktan anlamaya ulaşan bir hâl ile dirildiler. Elhamdülillah…

Ya Hayy... Diriliğin İsmi

“Hayy” ismi, hayat sahibi, ezelî diri olan, her an varlığıyla var eden anlamlarına gelir. Kelam ilminde Allah’ın sübûtî sıfatlarından “hayat” bu anlamı taşır. O, ölülerin değil dirilerin Rabbi’dir.

💫 Peki ya “haya”?
Haya, diri kalmaktır; utanmaktır. Allah korkusundan günahtan sakınmaktır. Haya edep demektir; incelik, mahremiyet ve insaniyetle örtülüdür. İnsan hayatına anlam katan, toplumun ruhunu diri tutan en yüce ahlâkî hasletlerden biridir.

İslâm’ın ahlâkı hayadır. Çünkü İslâm, ölülerin değil dirilerin dinidir. Haya, Allah’ın Hayy isminin tecellisi olarak, kalpte yaşayan bir aydınlıktır. Kim bu diriliği yaşarsa, onu taşıyan ruh da mahcup olmaz.

İlk Haya, İlk Utanç

Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın cennetten dünyaya hicretine sebep olan nedir? Haya…
O örtünün aralanmasıyla baş gösteren utanç, onları yeryüzüne indirmiş; bir ömür pişmanlıkla tövbe etmelerine vesile olmuştur. Bu utanç, hayanın en kadim tezahürüdür.

Bugün Ne Haldeyiz?

Bu satırları utanarak yazıyorum. Ya Hayy olan Allah’a sığınarak… Çünkü:

  • Fuşiyatın arttığı bu çağda edep ve hayadan bihaber yaşadık.
  • Cebrail’in (a.s) bile haya ile süzüldüğü vahyi unutup, peygamberleri yok saydık.
  • Sağlığa ve varlığa kavuştuğumuzda unuttuğumuz Allah’ı, yoklukta hesap sorar gibi hatırladık.
  • Özgürlük adına bedenlerimizi; fikir adına zihnimizi ulu orta açtık.
  • Açlığın yaşandığı coğrafyaların dibinde, gösterişli iftar sofralarında zikir çekerken İslam’ı bir “moda”ya çevirdik.
  • Hakkı ödemeyip nasihatle geçiştirdik.
  • Bir annenin gözyaşını görmezden gelip aldığımız spor ayakkabıyla sosyal medyada nefsimizi şımarttık.
  • Zeytinle iftar eden, hatta onu bile bulamayanları hiç saymıyorum bile…

Dirilik Mi, Hayasızlık Mı?

Ar damarımız çatladı. Edep duvarlarımız yıkıldı. Haya yerini hayasızlığa bıraktı.
Ve biz, ölmek üzereyiz…
Ruh çırpınıyor, özgürleşmek istiyor. Ama biz ona alem sunmaya çalışıyoruz. Oysa ruh Allah’ı biliyor; biz onun bildiğini unutturmakla meşgulüz.

🕊️ Ya Hayy... Bize diriliğin iksirini sunuyor.
Haya sahibi olun diyor. Çocuğumuza, eşimize, insanlara ve en mühimi Kendisine…

Peki nasıl mı haya sahibi olunur?
Bakınız peygamberlerin ve âlimlerin hayatlarına…
Onların edebi, bizim diriliğimizin hatırasıdır.

Selametle,
Veysel Taner Uçar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder