reklam

reklam

15/04/2025

Sancı Çilesi


Her hayatın bir gerçeği ve temel olarak dayandığı değerleri vardır. Bu nedenle hakikati de kendine özgü ve kendi penceresindendir. Hükümlerini verirken, yargılamasını yaparken ve olayları değerlendirirken bu temel üzerinden şekillendirir kişi. Tepkilerini ona göre sıralar. Ne varsa heybesinde veya torbasında ne öğrenebilmişse yaşamında referans değerleri de bunlardan kaynaklıdır. Geçmişten ne taşıyorsa bilinçaltında, sancılanması da yaşam biçimi de yine buna dairdir. Değiştiremez mi bu durumunu insan? Azmin elinden ne kaçabilmiş ki? 

İmtihan mühimdir. Kader kitabı bize gaip. Bir bilmece çözer gibi aramalı insan kendi hakikatini. Yol aramalı. Sığınmalı büyük şemsiyeler altına. Bu yoldan geçmişlere tabi olmalı. Rehber edinmeli sancı tecrübesine sahipleri. Tercüme etmeli onlara dair söz ve hayatları… İşte o vakit, hakikat insanı olma sıfatını kazanmış oluruz. Yeter ki imgelerimizden, ritüellerimizden ve şablonlarımızdan kurtulabilelim. Hakikati kafa gözüyle aramaktan sıyrıldığımızda ve mazinin darp izleriyle görmekten vazgeçtiğimizde gerçeğin perdeleri aralanır. İşte o zaman körlükten kurtulup gönül gözü ile şekil alma ve hakikatin yerli yerini bulma arzusu gerçekleşir. Huzur ve mutluluğu arayan her insan böylesi yüce bir sorumluluğun sancısını çekmelidir. 

Evet, her birey beklentilerinin sancısını yaşar. İdeallerinin ve hayallerinin doğumunu bekler. Hiçbir beklenti kendiliğinden ayağımıza gelmez. Lakin her zaman hedeflerimiz de bizim istediğimiz gibi gerçekleşmez. Bir fikir ve gönül adamının ifadelerine tanık olmuştum; “Yiğit ölür namı kalır, eşek ölür semeri kalır, pehlivan ölür kispeti kalır. Ben ölünce neyim kalır? Yirmi beş, otuz kitap. Onlarda beni ne kadar yansıtır. Çok derin sancılar içindeyim” demişti. Ne kadar manidar sözler değil mi? Bir fikir insanının ruh halini en yalın haliyle yansıtıyor. Günümüzde insanlığın dertlerine ve İslam’ın hassasiyetlerine duyarlı dava adamları beklenen sayıda yetişmiyor, yetiştirilemiyor. Gidenlerin yeri de kolay kolay doldurulamıyor. Yürek burkan hakikatler ve sözler bunlar.

Sancısız insan boşluk içindedir. Sancıya hamal olan ise hayatını bu doğrultuda düzenler. Ot gibi toprak gibi taş gibi yaşamaz. Kâinatta her şey bir hikmetle yaratılmıştır. Onların bile bir görevi ve sorumluluğu vardır. Biz eşyanın hakikatini anlayamasak ya da göremesek de. Yaratılmış bütün varlıklar görevlerini yerine getirme sancısı içindedir. 

İnsanoğlu mu dediniz? O bir kaçak, tembel ve sorumsuzdur çoğu zaman. Halbuki boş sebeplerin, boş işlerin sancısı ile zaman tüketmek büyük bir kayıptır. Sadece canımızın istediği yemeği ve bedenimizi arzuladığı tatlıyı yemek için olmamalı yaşanmışlıklar. Eşya, giyim ve lüks yaşam isteği olmamalı tek sancımız. Gelip geçici fani lezzetler uğruna acı çekmeye değer mi şu kısacık dünya?

Sorgulama yaptığımızda insanın sorumsuzluğunu anlamak adeta imkansızlaşıyor. Ne yazık ki, insanlar kolayı tercih ediyorlar. Dünyalık yaşıyoruz. Kutlu davaların sancısına dayanıklılığı göze alamıyoruz. Fikrin, davanın, amacın, kulluğun, iyi insan olma mücadelesinin gayretine giremiyoruz. Acılarına katlanamıyoruz. Ucuzu, kalitesizliği, yorulmamayı tercih ediyoruz. Basit yaşıyoruz. Kendimizden ve hakikatlerden kaçıyoruz. Güya kurnazlık yapıyoruz. Göz açıklık ve cadılık peşindeyiz. İnsani yolculuğumuzda ruhlar aleminde verdiğimiz sözü unutup sadakatsizlerden oluyoruz. Hayat yumağının topağını iyi kul olma mücadelesi uğrunda çözmek için hiçbir çabamız yok. Dünyalık rahatlık içinde zamanı hoyrat bir şekilde harcayıp tüketmekle meşgulüz. 

Rüya gibi bir hayatı, hayaller denizinde yüzerek yaşıyoruz. Rüyamızı bozanlardan da hızla kaçıyoruz. Çünkü nefsimizin işene gelmiyor diğer türlüsü. Bizi bizimle tanıştırıp barıştıracak, kendimizle yüzleştirecek ortamlardan derhal uzaklaşıyoruz. Kendi rahatlığımızdan memnunuz zira. Nasıl olsa dünya peşin. Sonumuzu düşünmek ise keyfimizi bozacak. O halde sığ sularda yüzmeye ve kendimizi kandırmaya devam edelim. Ne zamana kadar? Gerçeğin duvarına çarpıncaya kadar...

Veyl bize, vah bize, ah bize…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder