Bir önceki yazıda Cenab-ı Allah’ın peygamberlerine
emirlerini 7 şekilde bildirdiğinden bahsetmiştik. Şimdi bunları inceleyelim.
---“Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda
boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da:
"Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden
bulacaksın" dedi.” (Saffat suresi 102. Ayet)
Burada da görüldüğü gibi, Hz. İsmail a.s.. hakkındaki İlâhî emir, Hz.
İbrahim a.s..'a rüyasında verilmişti. Peygamberlerin gözleri uyusa da kalpleri
asla uyumaz. Peygamberimiz aleyhisselatüvesselam bir hadisi şerifin de :
---“Ey Ayşe benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz. Bana ey Muhammet gözlerin
uyusun, kulağın işitsin, kalbin ezberlesin buyuruldu.” (Buharî, Menakıp, 24;
Müslim, Babu salati’l-leyl) demiştir.
2-) DİREK KALBE İLETİLEN VAHİY :
Vahiy edilecek
Kelâmın, Melek, görünmeksizin Peygamberlerin kalbine buyurulmasıdır.
Peygamber Efendimiz
bir hadisi şerifinde bu konu ile ilgili şöyle bahseder :
---"Hiç şüphesiz, Rûhul kudüs (Cebrail Aleyhisselâm), kalbime, şunu
ilka ve Vahiy etti ki: "Hiç bir nefs, Eceli dolmadıkça, rızkını, tamam
olarak almadıkça, ölmez! Öyle ise, Allah'tan sakınınız da, onu, güzel ve meşru
yollardan arayınız! Helâl olanı, alınız! Haram olanı, bırakınız! Rızık,
gecikirse, onu, Allah'a mâsiyetle elde etmeğe kalkışmayınız! Çünkü, Allah
katındaki şeye, Allah'a itaatin başkası ile nail olunamaz!"
3-) CEBRAİL A.S.. TARAFINDAN İLETİLEN VAHİY :
Vahiy Meleğinin,
insan suretine girerek Vahiy edilecek şeyi, bir insanın, bir insana tevdi edişi
gibi, Vahiy edişidir. Bu konuda Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle
bahseder:
---“Ya Resurullah Vahiy sana nasıl gelir?”
Diye sorulduğu zaman peygamberimiz şöyle cevap vermiştir :
---“Melek benim için insan suretine girer, benimle konuşur. Bende onun
söylediklerini iyice bellerim. Bu bana vahyin en kolay gelenidir.”
4-) ÇAN UĞULTUSU ŞEKLİNDE GELEN VAHİY :
Vahyin dehşet saçan bir çan yada metal çıngırak sesi şeklinde gelişidir ki,
Peygamber Efendimize böyle bir vahyin nasıl geldiği sorusuna verdiği cevap
şöyledir :
---“Vahiy, bazen bana, çıngırak sesi gibi (müthiş bir madenî ses uğultusu
ile) gelir ki, Vahyin bana, en ağır geleni de, budur! Vahiy hali, benden
kalkınca, Meleğin, bana söylemiş olduğunu, iyice bellemiş bulunurum” buyurulmuştur.
İşitilen bu sesin, vahiy meleğinin kendi sesi ya da kanatlarının uğultusu
olduğu söylenmektedir.
5-) VAHİY MELEĞİNİN KENDİ SURETİNDE GÖRÜNEREK İLETTİĞİ
VAHİY:
Bu durum iki kere gerçekleşmiştir. Peygamber Efendimiz Cebrail
Aleyhisselamı gerçek sureti ile 600 kanadı ile yerle gök arasını doldurur bir
halde görmüştür.
6-) YÜCE ALLAH’IN ARADA VAHİY MELEĞİ OLMADAN DİREK
PEYGAMBERİ İLE KONUŞMASI :
Yüce Allah'ın Miraç gecesinde olduğu gibi, göklerin üstünde, Peygamberimiz
Aleyhisselâm'a, uyanık iken, perde arkasından, hitap da bulunması, ya da,
uyurken, arada, Vahiy Meleği bulunmaksızın, Peygamberimizle konuşmasıdır. Böyle
bir durum Hz. Musa a.s.. da da görülmektedir. Hz. Musa a.s.. Tur Dağında ilk vahyi direk
Cenab-ı Hak’tan almıştır.
Tabi peygamberlere gelen bu vahiyler bazı peygamberlerde sayfalar olarak
indirildi, bazılarında ise kitap olarak indirildi. Bu durumu şöyle biraz
araştırdığımızda görüyoruz ki Yüce Allah Peygamberlere 104 kitap indirmiştir.
Bunlardan en büyükleri olan kitaplar;
- Tevrat - Hz. Musa a.s..’a
- Zebur - Hz. Davut a.s..’a
- İncil – Hz. İsa a.s..’a
- Kuran – Hz. Muhammet s.a.v.’e indirilmiştir.
Sahife olarak indirilen
kitapların bazıları şunlardır;
- On Sahife – Hz. Adem a.s..’a
- Elli Sahife Hz. Şis a.s..’a
- Otuz Sahife Hz. İdris a.s..’a
- On Sahifesi Hz. İbrahim a.s..’a
Tarihi kaynaklarda
peygamberler tarihini şöyle bir incelediğimizde her peygamberin hayatının
müstakil olarak anlatıldığını görürüz. Evet bazı peygamberler var ki aynı dönem
yaşadıkları için beraber anılıyorlar. Hatta bazı peygamberler baba oğul ilişkisi
olduğu için beraber anılabiliyor. Buna rağmen aynı dönem yaşamalarına ve hatta
baba oğul ya da akraba ilişkileri olmasına rağmen peygamberler arasında bir bağ
kuramıyoruz. Halbuki gerçek manada her peygamber birbirleri ile aslında muazzam
bir ilişki içerisindedir.
Kur'an-ı Kerim'den Allah resulü dahil 28 peygamberin olduğunu öğreniyoruz.
Hz. Üzeyir a.s.., Hz. Lokman a.s.. ve Hz. Zülkarneyn a.s.. da bunlara dahildir.
Bir görüş bu üç ismi peygamber sayarken başka bir görüşe göre de peygamber
değillerdir. O peygamberleri anlatacağımız zamanda neden böyle olduğunu
açıklayacağız inşallah.
İnsanlık tarihi boyunca
Rabbimiz birçok coğrafyaya birçok peygamber göndermiş. Bu peygamberlerin
sayılarının Allah Resulü'nün beyanıyla 124.000 olduğunu öğreniyoruz. Ahmet Bin
Hanbel’in Müsnet adlı eserinin 5. Cilt 179. Sayfasında de geçen bir Hadise göre
Hz. Ebu Zer Peygamber Efendimize soruyor:
---"Ya Resulullah gönderilen nebilerin sayısı kaç tanedir."
---"124.000"
---"Kaç tanesi resuldür" diye soruyor.
---"315'i" diye cevap veriyor Peygamber Efendimiz. Peygamberlerin
sayısı ile ilgili de en çok bu
rivayet kullanılır.
Kur'ân-ı Kerimde isimleri anılan ve kıssaları anlatılan Peygamberler şunlardır;
1-) Hz.Âdem a.s. 2-)
Hz. İdris a.s.. 3-) Hz.
Nuh a.s..
4-) Hz. Hûd a.s.. 5-)
Hz.Salih a.s.. 6-) Hz.
İbrahim a.s..
7-) Hz. İsmail a.s.. 8-)
Hz. İshak a.s.. 9-) Hz.
Lût a.s..
10-) Hz. Yâkub a.s.. 11-)
Hz. Yûsuf a.s.. 12-) Hz.
Eyyub a.s..
13-) Hz. Zülkifl a.s.. 14-)
Hz. Şuayb a.s.. 15-) Hz.
Mûsâ a.s..
16-) Hz. Harun a.s.. 17-)
Hz. İlyas a.s.. 18-) Hz.
Elyesa a.s..
19-) Hz. Yûnus a.s.. 20-)
Hz. Dâvud a.s.. 21-) Hz.
Süleyman a.s..
22-) Hz. Lukman a.s.. 23-)
Hz. Uzeyr a.s.. 24-) Hz.
Zülkarneyn a.s..
25-) Hz. Zekeriyya a.s.. 26-)
Hz. Yahya a.s.. 27-) Hz. İsâ
a.s..
28-) Hz. Muhammed a.s..
Bu 28 peygamberin her birinin bir diğerine göre farklı üstünlükleri vardır.
Peygamberlerin hepsi aynı derecede değillerdir. Yüce Allah bazıları ile
konuşmuş, bazılarının derecesini yükseltmiştir, bazılarına da mucizeler
vermiştir. Cenab-ı Allah Bakara suresinin 253. Ayetinde bu konu hakkında şöyle
bahsetmiştir:
---“O işaret edilen Resuller, biz onların bazısını bazısından üstün kıldık,
içlerinden kimisi ile Allah konuştu, kimisini de derecelerle daha yükseklere çıkardı,
Meryem’in oğlu İsa’ya da o mucizeleri verdik ve kendisini Ruhu’l Kudus Cebrail
ile destekledik, eğer Allah dileseydi bunların arkalarında topluluklar,
kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanlarına girmezlerdi.
Ancak görüş ayrılığına düştüler ve kimi iman, kimi de inkar etti. Yine
Allah dileseydi birbirlerinin kanlarına girmezlerdi. Ancak Allah ne isterse
yapar.” (Bakara Suresi 253. Ayet)
Bu peygamberler arasında Ulül’azm olanları da var. Ne demek Ulul’azm
: Azim ve sebat sahibi peygamberler anlamına gelir. Allah'ın emirlerini
gerçekleştirme hususunda en çok dikkat ve titizlik gösteren peygamberler
anlamında bir terimdir. Kur’an-ı kerimde ise Ulul’azm kelimesi Ahkaf suresinin
35. Ayetinde şu şekilde geçmektedir :
---“Öyleyse Resulüm! Azim ve kararlılık sahibi peygamberler nasıl
sabrettilerse sen de öylece sabret. İnkârcılar hakkında hemen hükmün
verilmesini isteme. Zaten onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki
dünyada gündüz çok kısa bir süreden fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Bu bir
duyurudur! Öyle ya; yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi hiç?”
(Ahkaf suresinin 35. Ayeti)
Bu ayette de gördüğümüz gibi peygamberler arasında bazı farklılıklar vardır.
İşte bu farklılıklardan dolayı da cenabı Allah peygamberlerini farklı
derecelendirmiştir. Bu ayette bunun delilidir. Peki kimdir bu Ulül’azm
peygamberler :
- Hz.Nûh a.s.
- Hz.İbrahim a.s.
- Hz.Mûsâ a.s.
- Hz.İsâ a.s.
- Hz.Muhammed s.a.v.
---“Unutma o peygamberlerden mîsaklarını (kesin sözlerini) aldığımız vakti!
Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan ki onlardan ağır bir mîsak
(sağlam bir söz) aldık.” (Ahzap Suresi 7. Ayeti)
Sahih bir Hadis-i şerife
göre de bu beş peygamber diğer peygamberlerin Seyyitleridir. Hz. Muhammed a.s..
ise, diğer dört peygamberin Seyyididir. Kıyamet gününde de, Adem oğullarının
Seyyidi O'dur ve hamd sancağı Hz.Muhammet s.a.v.’e verilecektir. O gün
peygamberlerin imam-ı,hatib’i ve şefaat sahibi o olacaktır. Ayrıca bütün
peygamberler onun sancağı altında toplanacaktır.
Peygamber Efendimiz 124.000 peygamberden bahsetmiştir. Kur’an-ı Kerim sadece
28 peygamberden bahseder. Cenab-ı Hak istese 124.000 peygamberin tamamını mübarek
kitabında tabi ki anlatabilirdi. Eğer ki biz bu sorunun cevabını hakkıyla
zihinlerimizde oturtabilirsek Kur’an-ı Kerimde geçen kıssalardan alacağımız
mesajları o ölçüde anlaşılır hale getirmiş oluruz.
Peki neden Kur’an-ı Kerim sadece 28 peygamberden bahseder? Bu sorunun en
güzel cevabını Kur’an-ı Kerimde buluyoruz. Cenab-ı Allah Mü’min Suresinin 78.
Ayetinde Peygamber Efendimize hitaben şöyle buyuruyor:
---“And olsun senden öncede nice peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımızda
var, anlatmadıklarımızda var.” (Mü’min Suresinin 78. Ayet)
Asla ama asla unutmamamız
gereken bir ayrıntıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Hiçbir
hadis asla ama asla Kur’an-ı Kerim ile çelişmez. Çünkü hadislerin kaynağı tektir. O da
Kur’an-ı Kerimdir. Allah Resulü Kur’an-ı Kerime ters düşecek bir şeyi asla
söylemez. Onun için asla hadisi şerifler ve Kur'an-ı Kerim birbirleri ile
çelişmez.
Cenab-ı Allah “Sana anlattıklarımız da var anlatmadıklarımızda.” diyorsa, Peygamber
Efendimizin bahsettiği 124.000 peygamber asla Kur’an’a ters bir ifade olamaz. Kur'an
sözün özüdür. Dolayısıyla 124.000 peygamberin de özüdür. Kur’an-ı Kerimde
bahsedilen 28 Peygamberi hakkıyla anlarsak 124.000 peygamberi de zaten anlamış
oluyoruz.
Cenab-ı Allah biz insanlar için “Benim yarattıklarımın en mükemmeli.” diyor.
O zaman bizler salih bir imanla bize anlatılmak isteneni en kısa yollardan
anlamak zorundayız. Çünkü Allah bize o kabiliyeti vermiş. Ama birçoğumuz bu
kabiliyetimizi kullanmadığımız için kabiliyetimiz körelmiş. Bu yüzden de Yüce
Yaratan bize 124.000 peygamber yerine 28 peygamber vasıtasıyla birçok mesaj
veriyor. Kısacası Yüce Allah bizlere Hz. Davut a.s..'ı anlatırken, onun
üzerinden onlarca Davut'u anlatmış oluyor. Bir Hz. Yusuf a.s..'ı anlatırken,
Hz. Yusuf a.s. üzerinden onlarca Yusuf'u anlatmış oluyor. Peygamberlerin isimleri,
yaşadıkları coğrafya ve yaşadıkları tarihler farklı olsa da hepsinin
mücadeleleri ortaktır. Bu nedenle asıl mesele bizim anlayışımız ile alakalıdır.
Temel olarak bu anlayış kabiliyetimizin yıpranmış olması yüzünden Peygamber
Efendimiz ile diğer peygamberler arasındaki ilişkiyi de istenilen
düzeyde anlayamıyoruz. Bunu yapabilmemiz içinde Hz. Adem a.s.’dan Hz Muhammet a.s’a
kadar olan bütün peygamberlerin bir
zincirin halkası olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu zincirin ilk halkası Hz. Aden a.s.,
son halkası da Hz. Hz. Muhammet a.s. dır. Böyle bir zincir olduğu için de
birini tanımamız aslında bir sonraki peygamberi tanımamıza imkan sağlayacaktır.
Nihayetinde de bizleri Peygamber Efendimizi hakkıyla tanıma fırsatına
ulaştıracaktır.
Peygamberler zincirine bir baktığımızda zincirin son
halkası Efendimiz aleyhisselatü vesselam’dan önce Hz. İsa a.s. dı. O
peygamberlik adına alacaklarını kendinden bir önceki peygamber olan Hz.
Zekeriya a.s.’dan alıyor. Hz. Zekeriya a.s. kendinden önceki peygamberden
alıyor. Ve mevzu zincirin ilk halkası olan Hz. Adem a.s.’a kadar geliyor. İşte
bu noktada Hz. Adem a.s..’ın örnek alabileceği kimse yok.
Peygamber Efendimiz bize bir hadisinde bu olayı şöyle
özetliyor. Ebu Hureyre’nin naklettiği, Buhari de ve Müslim de geçen hadiste
efendimiz diyor ki:
---“Benimle, benden önce gelip giden peygamberlerin
durumu aynen şuna benzer; Adamın biri güzel bir ev yaptırmıştır. Ev o kadar
güzeldir ki içeriye giren hayran kalıyor. Ancak o evin içerisinde bir tane
taşın yeri boş duruyor. Benimle benden önceki peygamberlerin durumu işte buna
benzer. İşte ben o boşluğu dolduranım.”
Buradan iki sonuç çıkıyor:
- Biz bu hadisten peygamberlerin
birbirlerinin devamı olduğu hakikatini öğreniyoruz.
- Bu silsilede ki peygamberlerin birbirlerinin rakibi değil, aynı makamın memurları olduğunu öğreniyoruz. Çünkü:
- Kaynak aynı,
- Görevlendiren aynı,
- Din aynı,
- Mesaj aynı.
Bir sonraki yazımızda peygamber kıssalarının
özelliklerinden bahsetmeye çalışacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder