İnsanı insan yapan duygular vardır. İnsan olma özelliğinden
kaynaklı olan bu duyguları istesekte istemesekte içimizden atamayız. Ancak
kişisel gelişim, eğitim ya da yönlendirmelerle şekle sokabileceğimiz bu duygu
hamurumuzu herkesin farklı yoğuruyor olduğunu görüyor olmamız, yüce yaratıcının
dünyayı yaratırken içine gizlediği ve açık ettiği çeşitlilik olgusunun bereketi
ve güzelliğindendir. Atalarımızın ”İnsan çeşit çeşit, yer damar damar”
söyleminde belirtildiği gibi toprak nasıl çeşit çeşit ise insanlar da öyledir,
birbirine hiçbir yönden tam olarak benzemezler. Duygular ve yaşanmışlıklar bu
yönde belirliyici en önemli unsurlardır. Duygu bağlamında insan kendini anlayan
ve anlayabildiği kişilere yakınlık duymaz mı zaten. İşte dostlukta tam bu
kavramların ortasında yaşantımızı ve kişiliğimizin en belirleyici daha doğrusu
kişiyi en iyi kimliklendiren, onun hakkında en net fikirleri edinebileceğimiz
bir duygu uyuşmasıdır.
Evet dostluk yer gibi damar damar olan insan çeşitliliği
dünyasında diğer insanların bazılarıyla zevklerinin ve düşüncelerinin
uyuşmasıdır aslında. Arkadaşlıkla birbirine karıştırılır bazen dostluk. Ama her
ne kadar arkadaşlık ve dostluk birbirleriyle karıştırılsa da dostluk
arkadaşlıktan daha özeldir. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu
söyleyeyim” atasözümüz aslında kişinin çevresiyle bütünleştiğinin ifadesidir.
İşte o yüzden dostluk için kişiyi en iyi kimliklendiren ve onun hakkında en net
fikirleri edinebileceğimiz bir duygu uyuşmasıdır diyoruz.
Elbette kişilerin yaşam süresi içerisinde iletişime geçtiği
birçok insan olacaktır. Bu iletişim içerisinde birbirini seven, birbirine
ısınan yürekler önce arkadaş olurlar. Arkadaşlık, feragat ve fedakârlık etme,
samimi niyetle sevgi ve muhabbet besleme safhasına geldiğinde ise dostluğa
dönüşür.
Peki ya gönül nedir? Gönül yürekte olan nitelik, sevgi,
istek, anış, düşünüş gibi duygu kaynağı, kişinin iç dünyasıdır. Yani kalp
organının duygu kısmıdır gönül. Bu bağlamda insan; sürekli kalbinde taşıdığı,
sevdiği ve onunla sürekli iştiyak halinde olduğu kişilerle gönül dostluğu
kurabilir. Gönül dostları bir dalgıç gibi kendi içimize bizi daldırır, kendi iç
dünyamızdan bize inciler çıkartır. Allah rızasını gözeten ve Allah sevgisi
ortak paydasında bireyin arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, akli veya bedeni
mukavemetini azaltacak herhangi bir şeyi öğütlemez, onu zayıf düşürmek için
değil, ilmi ve fikri açıdan güçlü tutup-koruyup, geliştiren boyuta çıkarmak
için elinden geleni yapar. Boş ve hayali ümit vererek teselli etmez, gerçek ve
doğruyu söyler.
Dost, hiçbir dostunun şeyini tam doğru veya tam yanlış
olarak yorumlamaz.Allah ne der, ve sen buna ne kadar uyuyorsun düsturuna bakar.
Uyarır , uyandırır. Kalbini, Hak’tan alıkoyan her şeyden uzak tutmaya çalışır
seni.
Kıymetlidir gönül dostluğu. İnsanlarla iyi geçinmeyen
dostluk kurmayan ve kendisi ile geçinilmeyen, dostluk kurulamayan kişide hayır
yoktur” (Ahmed b. Hanbel, II, 4, 5, 335) buyurur Peygamberimiz. “Kişi dostunun
dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin”
(Ebu Davud, 4833) buyruğu üzerine bizimde gönül dostluğu kuracağımız yada
kurmamız gereken kişiler;din ıstılahında, îmân ve ibadetlerinde şirk, küfür,
nifak, riya ve süm'ayı (halka duyurmayı) terk edip dinî görevlerini sırf Allah
rızası için yapan, riyayı (gösterişi) ve ibadetlerini insanlara duyurmayı
sevmeyen, özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olan, güzel
amelleri en iyi bir şekilde yapıp, iyiliksever olan, kâfir, nankör, gaddar,
âsi, azgın, mücrim, kibirli, zalim, sapık ve fâsık duygulardan kaçan muttaki
yani Allah korkusuyla yaşayan takva sahibi muhlis kişiler olmalıdır.
Hepimizin muttaki ve muhlis kişilerle gönül dostluğu kurup,
Allah rızası için bir yaşam sürmeyi destur edinmesi dileklerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder