HZ. NUH A.S.
Her bir peygambere binlerce kez selam olsun. Selam olsun o hidayet elçilerine. Gerçekten onlardan alacağımız çok ama çok mesaj var. Zaten böyle olduğu için Kur'an'ın konusu oldular. Eğer o peygamberler sadece tarihte yaşanmış ve sadece kavimleri ile alakadar olan hatıraların sahipleri olsalardı, inanın hiç birisi Kur'an'ın konusu olmazdı. Eğer bir şey Kur'an'a girmişse bu onun evrensel olduğunun işaretidir. Oradan sadece müminlere, Müslümanlara değil kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlığa mesajlar vereceğine dair de önemli bir birikim bir müktesebat taşımaktadır. Bizde her bir Peygamberi bu çerçeveden anlamak durumundayız. Bugün de bu maksatla insanlığın ikinci atası babası olan Hz Nuh a.s.’ a başlayacağız. Hz. Nuh a.s. öyle anlatmakla bitecek bir peygamber değil. Bizlere aktarılan miras ve mesajlar oldukça yoğun ve fazla. Biz de bu çerçeveden ne kadarını aktarabilirsek o kadar faydalı olur.
Hz. Nuh a.s. insanlığın ikinci babasıdır. Hz. Adem a.s. beşerin babası. İnsanlık ondan çoğaldı. O beşerin babası olarak işin ilk başlangıcını oluşturuyordu. Daha sonra insanlar çoğaldılar. Bu çoğalan insanlık ne yazık ki saptı ve korumaları gereken tevhit akidesini istenilen oranda koruyamadı. Bu tevhit akidesi bozulduğu için Allah tekrardan peygamberler gönderdi. Hz. İdris a.s. dan sonra başka peygamber var mıydı, yok muydu bunu bilemiyoruz . Ama Kur'an Hz Nuh a.s.'la meseleyi devam ettirdi.
Hz Nuh a.s.'ın karşısında inkarı inada dönüştüren ve o inatla Hz Nuh a.s.’ın getirdiği mesajları kabul etmeyen azgın bir kavim vardı. Hz.Nuh a.s. kendisine inanan bir avuç insanı alarak gemiye bindi ve dalgalar arasında gemi selametle gitti. Geride kalanlar da yok olup gittiler. Hz Nuh a.s.’ın gemisi bir dağda karaya oturdu. Oradan yeniden bir hayat başladı. Böylelikle Hz. Nuh a.s. insanlığın ikinci atası ve ikinci babası oldu.
Al-i İmran Suresi'nin 33. ve 34. ayetlerinde Rabbimiz bir hakikati bizim nazarlarımıza veriyor :
---“Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir.”
Ayette dikkat edersek bize iki peygamber. İki de peygamber ailesi sayıyor. Hz Adem a.s., Hz Nuh a.s., ve İbrahim ailesi, İmran ailesi.
Peki İmran ailesi kim: İmran ailesi olarak biz İbrahim ailesini biliyoruz. İsmailoğulları ve ishakoğulları diye iki koldan gelmişlerdir. Allah Resûlü s.a.v. İsmailoğullarından gelmiştir. Yakup a.s. ve beniİsrail de İshakoğullarından gelmişlerdir. İmran ailesinin kim olduğu konusunda İki görüş var. Genel itibariyle müfessirlerimizden bir kısmı bir görüşü, bir diğer kısmı bir diğer görüşü kabul ediyor.
• Bir görüşe göre İmran Hz Musa ile Hz Harun'un babasıdır. Dolayısıyla İmran Ailesi deyince aslında Musa a.s. ve Harun a.s. ki ikisi kardeştir ve Harun a.s. Musa a.s. dan büyüktür. onlardan gelen soy da budur. Bir görüş böyle
• Diğer görüş ki o daha isabetli. Çünkü Kur'an'ın bütünlüğüne daha uygun. Al-i İmran suresinde kimlerden bahsediyor diye baktığınız zaman oradan Hz. Musa a.s. ve Hz. Harun a.s. Al-i İmran suresinde kim var : Al-i İmran da İmran var, anne var, onların kızı Meryem var, imran'ın torunu İsa var, imran'ın bacanağı Zekeriya var ve Zekeriya'nın oğlu Yahya var. Dolayısıyla İmran Han, Meryem, İsa, Zekeriya, Yahya ve oradan gelen o soyun devam ettiğini işaret ediyor.
Hz Adem a.s.'ı konuşmaya başladığımızda insanlığın hem maddi hem manevi babası olarak konuşuyoruz. Hz. Nuh a.s.'ı konuştuğumuzda insanlığın kısmi olarak maddi genel itibariyle de manevi babasıdır diyebiliriz. Dolayısıyla İbrahim ailesi için de insanlığın manevi babası, İmran Ailesi için de insanın manevi babası diyebiliriz.
Peki nedir manevi babalık : Bütün peygamberler ümmetlerinin aslında manevi babalarıdır. Burada biz Hz. Adem a.s. ile alakalı olan kısmı anladık zaten. Hz Nuh a.s.’a gelince. Biz İsra suresinin 3. Ayetinden bir şey öğreniyoruz. Orada cenab-ı Allah diyor ki :
---“Ey Nuh'la beraber gemiye taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu o çok şükredici bir kuldu.” (İsra Suresi 3. Ayet)
Demek ki Hz Nuh a.s. gemiye yalnız başına binmedi. Kendisi ile beraber iman edenler de vardı. Bu iman edenlerin sayıları muhtelif. Dolayısıyla nesil sadece Hz Nuh a.s. dan çoğalmadı. Onunla beraber olanlar da var. Hal böyle olunca Hz.Nuh a.s. kısmi olarak insanlığın babası oldu. Ama manevi babalığı devam ediyor. İbrahim Ailesi içinde manevi babalık, İmran Ailesi içinde manevi babalık. Dolayısıyla buradan bir şey öğrenmiş oluyoruz. Mesele sadece mezhep meselesi değil, soy meselesi de değil. Bütün mesele yol meselesidir. Aynı yolun yolcusu olma meselesidir. Zaten böyle anladığımız zaman, aslında peygamberlere iman eden müminlerin her ne kadar onlarla aynı soydan olmasalar bile o peygamberin manevi evlatları olduğunu da kavramış oluyoruz.
Ne Kur'an'da ne de hadislerde Hz Nuh a.s.'ın doğumuyla, çocukluğuyla, gençliği ile ve nübüvvet öncesindeki hayatı ile alakalı hiçbir bilgi yok. Genel anlamda Kur'an ve hadisler Hz Nuh a.s.'ı bize nübüvvet ile birlikte ki görevi ile anlatmaya başlıyorlar. Nübüvvet ile başlayan hayatı Kur'an'ın bize ifadesiyle 1000 – 50 = 950 şeklinde ifade ediyor. (onun da ne için olduğuna birazdan geleceğiz.) Direk 950 demiyor. O kadar uzun bir zaman süren o tebliğ, mücadele ve o mücadeledeki ısrar, istikamet üzere geçen o hayatın, takdir edersiniz ki oldukça yoğun bir mesajı olmalı.
Artık yavaş yavaş Hz. Nuh a.s.’ı anlatmaya başlayalım ve ilk olarak Nuh isminin anlamından konuya girelim.
Nuh kelimesi bazı alimlerimize göre Arapça değil. Bazılarına göre İbranice, bazılarına göre başka dillerde. Ama Arapça kabul eden din alimlerimiz de var. Onlardan bir taneside Firuz Abadi dir. O şöyle bir anlam veriyor:
---“Nuh kelimesi Arapçadır. kökeni de neh dir. Anlamı da ağlamak, dövünmek, üzülmek, gözyaşı dökmektedir. Hz Nuh kavminin kendisine karşı inkar da direnmesinden dolayı çok üzülüp gözyaşı dökmesi, ailesinden inkârcıların olması ve o inkarcıların Hz Nuh'un yüreğini sızlatması onun inlemesine sebebiyet verdiği için bu isimle anılmıştır ve bu isimle bilinmiştir.”
Belki de başkaydı ismi ama netice itibariyle Nuh diye isimlendirilmesi böyle bir anlam taşıdığı için ondan kaynaklanmış olabilir deniyor.
Birde Hz. Nuh a.s.’ın soyuna bir bakalım :
ADEM----- ŞİT------ENUŞ------KAYNAN-----MEHLAİL-------YERD------İDRİS-----METTÜŞELAH------LAMEK------NUH
İbn-i İshakın sire’sinde İbn-i Sa'd’ın tabakat’ında ve Belazuri’nin ensab-ul eşrab’ın da ve daha birçok kaynakta bize verilen soy silsilesi bu.
Dikkat ederseniz Hz. İdris a.s. dan itibaren saydığımız zaman Hz. İdris, Hz. Nuh'un dedesinin babası oluyor. Bu soy silsilesini İbni Sad tabakat’ında bize verirken şöyle de bir bilgi verir :
---“Adem ile Nuh arasında en az 10 asır vardı.”
Eğer on asır varsa bu babalarının arasında, yani Adem ile Nuh arasındaki babalar arasında demek ki gözden kaçanlar var. Çünkü şu anda ki bu liste on asra karşılık gelmiyor. Aşağı yukarı zorlayarak 5 asra belki tekabül edebilir. O günkü ömürleri ve şartları dikkate aldığımız zaman bunu söyleyebiliyoruz. Yine tarihi bilgileri dikkate aldığımız zaman Hz. Nuh a.s ile Hz.İdris a.s. arasındaki sürecin biraz daha fazla olması gerekiyor. Bu bir ayrıntı sadece. Bizim için çokta önemli bir şey değil.
Hz. Nuh a.s.’ın nasıl bir kavme gönderildiğine dair meseleyi irdelemeye başladığımızda şu bilgiyi görüyoruz : Hz. Nuh a.s. Hicaz'da peygamberlik görevini yerine getirdiğini biliyoruz. O Hicaz dediğimiz bölge de bugün Suudi Arabistan'ın aşağı yukarı tamamını kapsıyor. Hatta bir miktar Yemeni de içine alıyor. Bununla ilgili ihtilaflar var ama onlara hiç girmeyeceğim şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder