reklam

reklam

14/05/2025

HZ. ŞİS (ŞİT)A.S. (8. BÖLÜM)


        
HZ. ŞİS (ŞİT) A.S.

Biliyorsunuz ki islam tarihi bir yönüyle insanlık tarihidir. Çünkü islam sadece Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme gelen dinin adı değil. Hz. Adem a.s.’dan başlayıp Allah resulü efendimizle biten  ve bu iki peygamber arasında geçen zamanın tamamı İslam tarihidir. İslam tarihi aynı zamanda insanlık tarihi olduğu için, biz peygamberleri işlemeye başladığımız zaman aslında dünya tarihini konuşmuş oluyoruz.

        Dünya tarihi dediğimiz koca bir okyanus. Biz dünya tarihini anlamaya ve anlatmaya çalışırken o okyanustan bir miktar alıyoruz. O bir miktarlık okyanusun eksenine  peygamberleri koyuyor ve o peygamberlerle de Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem arasındaki irtibatı kurarak anlamaya çalışıyoruz. 

Hatırlarsanız geçen ders Hz. Adem a.s. ve Hz. Havva’yı anlatırken Hz Adem ile Hz Havva'nın her batında ikiz çocukları oluyordu Bunlardan biri erkek biri kız. Hz. Havva anamız 20 batında 40 tane çocuk sahibi oldu. Ahd-i Atîk’in Tekvîn kitabına göre (4/25; 5/3) Hâbil’in yerine Hz. Âdem a.s.’a bahşedilen Şît, Hz. Âdem  a.s. 130 yaşındayken babasına benzeyen bir çocuk olarak doğmuştur. Hz. Şîs a.s.’ın isminin “Şit” olarak telaffuz edilmesi, galat-ı meşhur; yani yerleşmiş yaygın bir hata olarak görülmektedir. Hadis-i şeriflerde ve tarihi kaynaklarda “Şîs” olarak geçen bu isim, zamanla daha kolay telaffuza sahip olduğundan “Şit” şeklinde söylenmeye başlanmıştır.

        İslâmî kaynaklarda Şîs’in peygamber olduğu, babası Âdem’e indirilen Suhuf'u topladığı, Allah’ın ona da sayfalar indirdiği rivayet edilir (İbn Kuteybe, el-Ma’arif s. 22). Taberî, Âdem öldükten sonra Allah’ın Şîs’e elli yaprak inzâl ettiğini yazar (Taberi Târîḫ, I, 153). Kendisine indirilen suhufta hikmet, kimya, simya, riyâzî ilimler ve bazı sanatlardan bahsedildiği nakledilir. Âdem’in çocukları arasında en güzeli, en faziletlisi, en sevileni ve kendisine en çok benzeyenidir (İbn Kuteybe, s. 20).

        Hz. Şis a.s. ile alakalı Kur'an'da ve hadislerde çok fazla bilgi yok. Ama tarihi kaynaklarda bilgiler çok. İslâm literatüründe İbn Abbas’tan gelen bir rivayete göre Hz. Şîs a.s.’a “Hibetullah” adı verilmiş, Yani Allah'ın hibesi. Abisinin yerine Allah onu bir teselli kaynağı olarak göndermiştir. Cebrâil onun Hâbil karşılığında Allah’ın bir bağışı sayıldığını belirtmiştir. Taberî ayrıca Şîs isminin Süryânîce olduğunu ve “Tanrı’nın bağışı” anlamına geldiğini kaydeder (Taberi Târîḫ, I, 152).

        Hz. Şis a.s.'ı da bir peygamber olarak kabul ederek, Hz. İdris a.s.'a doğru yürüdüğümüz de şöyle bir bilgiyi de okuyoruz. Kabil Habil'i öldürdükten ve onun cesedini gömdükten sonra ne yazık ki tövbe etmedi. Bilakis hatasını savundu ve kendini haklı gösterecek gerekçeleri ileriye sürdü. Sonra evlenmesi yasak olan hanımı yani kız kardeşini de yanına alarak Aden denilen bölgeye çıktı gitti. Tabi şeytan yine onu kandırmaya devam etti. Şeytan'ın işi bu zaten. Sürekli ona :

---“Biliyor musun Habil'in kurbanı niye kabul edildi? Habil sana demiyordu ama Habil ateşe tapıyordu. Ateşe taptığı için ateş gelip onun kurbanını yaktı.”

     Diyerek onu kandırdı ve vesvese vererek onu ateşin kutsiyetine inandırdı. Böylece Aden bölgesinde Kabil'in soyu çoğalınca ateşe tapan, ateşte kutsiyet arayan ateşe ait bazı şeyler de farklı anlamlar yükleyen bir nesil çoğaldı. Sonra Kabil'in Kendi çocuklarından kör olan birisi tarafından öldürüldü. İşte bu yüzden Hz. İdris a.s. peygamber olarak gönderildiğinde, aslında Kabil'in çocuklarına gönderildi.

        Hz. Şis a.s. ; Hz. Âdem a.s.’ın oğullarının en ulusu, en üstünü, Hz. Âdem a.s.’ın en sevgilisi ve ona en çok benzeyeni idi. (İbn Kuteybe, s. 20)

        Hz. Âdem a.s. ; vefatından on bir gün önce, Hz. Şis a.s.’a: 

---“Sen, benden sonra, Halîfemsin!" 

        Diyerek vazifesini takva üzere yürütmesini tavsiye etti. Onu, bir vasiyetname ile yerine vekil bıraktı. Bunu, Kabil'den ve Kabil oğullarından gizli tutmasını ona emretti. Hz. Âdem a.s. Kabil oğullarının zina ve içkiye düştüklerini ve bozulduklarını görünce Hz. Şit a.s.’ın oğullarına da, Kabil oğulları ile evlilik bağlantısı kurmamalarını tavsiye etti.

        Peygamberlik, din, ibâdet ve Yüce Allah'ın Hak ve Şeriatlarına göre hareket, Hz. Şis a.s.’da ve oğullarında fazlasıyla vardı. Hz. Şis a.s. ve kavmi dağlık bir arazide yaşıyorlardı. Kabil oğullarının yurdu ise, vadinin altında, düzlük bir arazide idi. Hz. Şis a.s. Allah'ı takdis ve tenzihden geri durmaz, kavmine de Allah'ın buyruklarını yerine getirmemekten sakınmalarını, Allah'ı her türlü noksan ve eksik sıfatlardan uzak tutmalarını ve daima iyi işler işlemelerini emrederdi. Bunun için, Şis oğulları ve kadınları arasında ne düşmanlık, ne kıskançlık olur, ne kin tutulur, ne suçlama yapılır, ne yalan söylenir, ne de boş yere yemin edilirdi. Çok zaruri durumlarda her hangi birinin yemin etmesi gerekirse ancak: 

---"Hâbil'in kanı üzerine yemin olsun ki!" derdi. (Yakubi, Tarih, thk.: Abdülemir Elmehnâ, (I – II) Beyrut, ty. I, 33.)

        Hz. Âdem a.s.'dan sonra, oğullarından, Kabe'nin onarımını ilk defa, taşla ve çamurla yapan da, Hz. Şis a.s. dır. Hz. Şis a.s. vefat edinceye kadar, Mekke'de kalmaktan Hac ve Umre yapmaktan geri durmadı. 

        Hz. Şîs a.s.’ın peygamber oluşuyla ilgili Hz. Ebû Zer (r.a)’den gelen bir hadis-i şerife göre, yüce Allah yüz sahife ve dört kitap indirmiş, bunlardan elli sahifeyi Hz. Şîs’e vermiştir. (İbn Hibbân, Sahîh, Hadis no:361) Hz. Şîs’e indirilen suhufta hikmet, kimya, simya, riyâzî ilimler ve bazı sanatlardan bahsedildiği nakledilir.Burada şöyle bir bilgi vermek istiyorum : “Sahife” kelimesi Arapça’da, tek bir sayfanın değil; birçok sayfanın oluşturduğu kitapçığın adıdır ve bunun çoğulu “suhuf” tur. Dolayısıyla, Hz. Şis a.s.’a 50 suhufun verilmesi, ona elli adet ilâhî kitapçığın indirildiğinin ifadesidir.

        Hz. Şis a.s. vefat etmeden önce yerine oğlu Enuş'u bıraktı.( İbn İshâk, s. 2) O’na Hz. Adem a.s.’ın, tâbut içindeki cesedini korumasını, kendisinin ve kavminin Allah'ın buyruklarını harfiyen yerine getirmelerini ve Allah'a güzelce ibadet etmelerini emretmesini vasiyet etti. Ayrıca oturdukları mukaddes dağdan inmemeleri, çocuklarının da, oradan inmelerine engel olmalarını ve lanetlenmiş Kabil'in çocuklar ile düşüp kalkmamaları hakkında da, Hâbil'in kanı üzerine yemin verdi. 

        Hz. Şis a.s.vefat ettiği zaman, dokuzyüzoniki yaşında idi. Hz. İdris a.s. (Enok) da, o zaman yirmi yaşlarındaydı. Hz. Âdem a.s.’ın oğullarından, Hz.Şis a.s.’dan başkasının nesli devam etmeyip kesilmiş, Bu yüzden Hz. Şis a.s. Ebülbeşer olan Hz. Âdem a.s.’la birlikte bütün insanların soylarının varıp dayandığı soy direği olmuştur. Hz. Şîs a.s. döneminde insanlığın yeryüzüne dağıldığı ve Hz. Şîs a.s.’ın 1000 şehir kurduğu rivayet edilir. Hz. Şîs a.s., Mekke ve Kâbe ile de ilişkilendirilir. Onun Mekke’de yaşadığı, Kâbe’yi çamur ve taş kullanarak inşa ettiği, 912 yaşında vefat ettiğinde Kâbe yakınındaki Ebû kubeys’te defnedildiği anlatılır (Taberî, I, 162). Ancak Hz. Şîs a.s.’a nisbet edilen türbe Suriye’deki Maarretünnu‘mân’dadır. Onunla ilgili nakledilenler arasında Kābil taraftarlarıyla mücadele etmesi dikkat çekicidir. Ayrıca Hz. Şîs a.s.’ın Hazura ile evlendiğine ve ondan Yaniş adlı bir oğlu ile Na‘mete adlı bir kızının doğduğu nakledilir (a.g.e., I, 163). Hz. Şis a.s.’ın soyu bu oğlu vasıtasıyla devam etmiştir. Hz. Âdem a.s.’ın çocukları arasında Hâbil’in zürriyeti olmadığı, Kābil’in zürriyeti de Nûh tûfanında ortadan kalktığı için insanlığın Hz. Âdem a.s.’dan sonraki ikinci atasının Hz. Şîs a.s. olarak kabul edildiği bildirilir. Müslüman âlimler Hz. Peygamber’in soy kütüğü içerisinde Şîs’e de yer verirler (İbn İshak, s. 2).

        Tabi artık dünya nüfusu çoğalmaya başladı. İki tane kavim var ortada. 

1. Habil oğulları kavmi
2. Kabiloğulları kavmi

1. Habiloğulları kavmi 

        Hz. Şis a.s.’dan sonra kavmin adı Şis oğulları kavmi olarak tarihi kaynaklarda yer alır. Hz. Şis a.s.’dan sonra da silsile şu şekilde devam etti :

Şis Aleyhisselam 912 yaşında öldü
Enoş 956 yaşında öldü  (ilk hurma ağacını diken ve ilk sadaka veren ve vermeyi teşvik eden kişi)
Kaynan 910 yaşında vefat etti 
Mahalalel 895 yaşında vefat etti
Yared 962 yaşında vefat etti
Enoh - Hanok 365 yaşında vefat etti
Mettuşelah 969 yaşında vefat etti
Lamek 777 yaşında vefat etti
Hz. Nuh a.s. 950 yaşında vefat etti

2. Kabil oğulları Kavmi 

        Ötedenberi içki ve zinaya düşkünlük, hayasızlık ve ateşe tapmak gibi türlü kötülükler vardı. Çeşit çeşit çalgı âletleri de, edinmişlerdi. Kadın, erkek, genç, ihtiyar, sık sık toplanıp davul, düdük, zurna, def çalarlar, güler, oynarlar, nâra atarlardı. Hatta onların seslerini, dağda yaşayan Şis oğullarından bazıları duyarlardı. Onların, bu meclislerine, gençlerinden ziyade, yaşlılar, düşkündü. Günah olan her kötülüğü işlemekte birleşmişlerdi. Zaman, uzayınca, Şis oğulları da, Ahd ve mîsaklarını bozdular. İçlerinden, yüz erkek, oturdukları mukaddes dağlarından inip akrabalarının, ne yaptıklarını görmek istediler. Yerd b.Mehlâil, bunu, haber alınca, hemen yanlarına vardı. Onlara :

---"Allah aşkına yapmayın. Siz atalarımızın bu husustaki vasiyetini ve kendilerinin Hâbil'in kanı üzerine yaptığınız and’ı ne çabuk unuttunuz." 

        Dedi. Ancak bu nasihati ve uyarıyı bazıları dinlemedi. Bunun üzerine Yerd’in oğlu Enoh (idris Aleyhisselam) bir hışımla ayağa kalkıp :

---"İyi biliniz ki içinizden kim babamız Yerd'i, dinlemeyerek dağımızdan inerse, biz de onun bir daha dağımıza çıkmasına izin vermeyiz!" 

        Dedi. Fakat onlar yine de kimseyi dinlemedi ve inip Kabiloğullarının yanına gittiler. Kabil oğullarının kadınları, Şis oğullarını yanlarında tutup bırakmadılar. Bir süre sonra, Şis oğullarından yüz kişilik ikinci bir erkek kafilesi daha 

---"Kardeşlerimiz, ne yapıyorlar?" 

        Diyerek dağdan inip onların yanına gitti. Bu sefer Kabiloğulları’nın kadınları onları da tutup bırakmadı. Ve artık bir süre daha geçtikten sonra bütün Şis oğulları’nın büyük bir kısmı, dağdan, onların yanına indiler. Azgınlık ve onlarla evlilik yapıldı, birbirlerine karıştılar. Haliyle Kabil oğulları, yeryüzünü dolduracak kadar çoğaldılar. Fakat tufanda hepsi boğulup yok oldular. Yerd b.Mehlâil (Yared), vefat etmesine yakın 

---"Siz, her halde, er geç aşağı yere ineceksinizdir. İçinizden, hanginiz, en son inecek olursa, Atamız Âdem'in, içinde cesedi bulunan tabutunu, indirsin. Sonra da, bize tavsiye edildiği gibi, onu, arzın ortasına yerleştirsin." dedi. 

      Oğlu Enoh'u (İdris Aleyhiselâmı) yerine bırakıp Kenz mağarasında namaz kılmaktan ayrılmamasını, ona emretti.

ADEMOĞULLARI ARASINDA PUTPERESTLİK NE ZAMAN VE NASIL BAŞLADI

        Rivayete göre: Kabil, kardeşi Hâbil'i öldürünce babası Hz. Âdem a.s.’dan korkarak Yemen'e kaçtı. Şeytan, ona: 

---"Hâbil'in kurbanını ateşin yakması ve kurbanının kabul olunması, onun, ateşe hizmet ve ibadet etmesi yüzündendi. Sen de, öyle yap!" 

        Diye telkinde bulundu. Bunun üzerine, Kabil, bir ateş evi yapıp içinde ateş yakarak ona tapmağa başladı. (Burada size küçük bir bilgi vermek istiyorum : Şayet  Put, ağaçtan, altın veya gümüşten insan şeklinde yapılırsa, ona: Sanem, taştan yapılırsa, ona da, Vesen denir. Bu bilgiyide verdikten sonra devam edelim.) Şis oğulları önceleri gelir, Hz. Âdem a.s.’ın mezarını ziyaret eder ve ona, kendisi için Allah’ tan rahmet dilerlerdi. Kabil oğullarından bir adam: 

---"Ey Kabil oğulları! Şis oğulları, Âdemin cesedinin çevresinde dönüp dolaşarak ona dua ediyorlar. Sizin ise, böyle bir şeyiniz yok"

        Dedi, ve onlar için bir put yonttu. İşte tarihte ilk put yapan adam bu oldu.  Kur'an-ı kerimde Vedd, Süva', Yağus, Yauk ve Nesr diye adları anılan putlar rivayete göre: Hz. Âdem a.s.'ın oğulları veya oğullarının oğulları idiler. Bu kişiler, iyi amelli kişilerdi. O kadar ki, halk bu insanları örnek alır ve onlara uyarlardı. Bunlar öldükleri zaman etraflarındaki halk :

---"Kâşke, onların suretlerini bize bir yapan olsaydı da, kendilerini hatırladıkça bizi ibadete teşvik edilmiş olsaydık." 

        Dediler. Aslında burada tamamen salih bir niyet var. Fakat ortada birde şeytan var ve bu salih niyet hangi sonuçlar doğuruyor. 

        Bir gün Kabil oğullarından bir adam: 

---"Ey kavmim ben can vermeye güç yetiremem. Ama size onların suretlerine göre beş tane put yapsam, yontsam olmaz mı?" 

        Deyince onlarda bunu hemen kabul ettiler. Bunun üzerine, Kabil oğullarının put yapıcısı, Habiloğolları için, Vedd, Süva', Yağus, Yauk ve Nesr'in suretlerine göre beş tane put yonttu ve dikti. Adlarına put dikilenlerin kardeşleri, amcaları ve amca oğulları gelip bu putların çevrelerinde koşarak dolaşırlar ve onlara tazimde bulunurlardı. O asır, böylece geçti. 

        Tabi asırlar geçince salih olan niyet tamamen yerini şirk’e bıraktı. Bunun üzerine Yüce Allah onlara Hz. İdris a.s.’ı, Peygamber olarak gönderdi. Hz. İdris a.s., onları, putlara tapmaktan men ederken bir taraftan da Yüce Allah’a ibadete davet etti. Fakat onlar, Hz. İdris a.s.’ı, yalanladılar. Yüce Allah da, onu, yüksek bir Makama kaldırdı.  Putperestlik ve putperestlerle olan bu mücadele Hz. Nuh a.s.’ın zamanına kadar artarak devam etti. Fakat bir netice alınamayınca büyük tufan patlak verdi. Aynı salih niyeti biz ileride peygamber efendimizi anlatırken Mekkeliler’ de de göreceğiz. 

        Bir sonraki yazımız Hz. İdria a.s. ile ilgili olacak.






 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder