reklam
reklam
30/04/2025
HZ. ADEM A.S. (2. BÖLÜM)
.jpg)
29/04/2025
Yazının Yankısı
Söz uçar yazı kalır demiş büyüklerimiz. Bilginin korunması ve yazının önemine dair çok kıymetli bir söz. Suların sel haline gelip çağlaması için çok yağması gerek, yağmur ve karın… Sonrasında sel akıp gidince bıraktığı mil, kil ve kum bir berekettir çiftçiler için. Aynen bunun gibi sözlerin dizelere gelip inci tanesi gibi sıralanması içinde; kaynağının güçlü olması gereklidir elbette. Sonrasında gelen ise yazı demektir. Evet, “söz gider yazı kalır” çok önemli bir hatırlatma benim de dikkate aldığım. Öyle yazılar vardır ki, sahibi dünyada iken anlaşılamadığı halde öldükten sonra kıymetlenen ve anlaşılan, yıllandıkça önemi daha bir kavranan. Belki de bizim toplumumuzun genel bir karakteridir ölenlere daha kıymet vermek! Tıpkı; “kör ölür badem gözlü olur” ifadesinde olduğu gibi mi, yoksa gerçekten öyle olduğundan mı? Karar sizin…
İnsanı unutulmaz yapan geride bıraktığı izlerdir hiç kuşkusuz. Bu izlerin en önemlisi ise; eser halini almış yazılar değil midir? Âdemoğlu dünyadan gitse de kelimeleri kalmıyor mu, hayata atılmış imza ve ipliklerden örülmüş nakışlar gibi. Yıllar boyu adeta görmezden gelinerek insanların gadrine ve ihanetlerine inat, yazıları tek vefalı kalan olmuyor mu arkalarından…
İşte; “ilmin zabtı rabt altına alınması” tavsiyesinden, “İnsan hafızasının malullüğüne” dair söylenmiş sözlerin tamamının da haklılığı; çağlar ötesinden günümüze eserleriyle seslenen yazarların hâlâ okunuyor olmasında yatmıyor mu? Evet, yazar okundukça kendisini daha da bir yazmaya adayıp, vakfeder. İtici gücüdür bir bakıma okur kitlesi, yazarın motivasyonunda. Fakat yazdığı yazıdan beklenen ilgiyi görmemişse yazar, çokta önemsememeli bunu. Zira yazan önce kendisi için yazmalı. Her yazının, her okuyanda aynı düşünceyi uyandırmayacağı da muhakkaktır.
Her insanın yetişme biçimi ve kültürü farklı olduğundan okunan yazı, ayrı ayrı makes bulur insanların dünyasında. Herkesin hayata dair yaşanmışlıklarının ve algılamasının farklı olması bir zenginliktir aslında. Bu nedenledir ki, her okuyan farklı anlamlar yükler yazıya. Kendinden bir şeyler bulması nispetinde yazıdan etkilenir, onu sahiplenir, kendinde olanlara göre değerler yükler ve önemser, yazıyı da yazarını da. Sizin de böyle okuduğunuz ve sahiplendiğiniz yazı ve yazarlar yok mudur hiç? İçinde kendinizi bulduğunuz, sahiplendiğiniz ve tam benim duygu ve düşüncelerimi ifade ediyor ve “benim yarama tuz basıyor” dediğiniz. Her yazı birazda bireysel ve toplumsal gerçekleri bünyesinde barındıran bir iç sızısının dışa vurumudur aslında! Bir iz düşümü ve iç buruntusunun ifşası niteliğinde...
“Yazılmış her kelime ölüme karşı bir zaferdir” der, Michel Butor. O yüzden sürekli yazmalı insan! Hem de öncelikle kendisi için yazmalı. Kendiyle konuşmak için, kendini dinlemek için yazmalı. Kimi zamanda anlaşılmak için yazmalı elbette. Kalıcı olmak için…
317 Hattı
Hoş, hafta başında da "Yine iş" mutsuzluğu. Yani insanların suratı hep böyle. Bir tek şoför dinç görünüyor 317 otobüste.
Bir pilot edasında, kulağında kulaklık, cam kenarına koyduğu telefonun navisgasyonuyla hemhal, öndeki otobüse yetişme gayesinde.
Haliyle otobüste uçak kıvamında, insanlar ise pestil.
Birbirlerine yapışmış olan semtdaşlarımın ölmeden ve düşmeden işe yetişir miyim telaşı, yorgun suratlarına ufak bir hareket katıyor ara ara saatlerine baktıkça.
Kardeşler Fırın kağıtlarına sarılı ekseri peynirli olan poğaça kokusu ve ağız kokusunu bastıran hunharca sıkılmış parfüm kokuları.
Otobüsün sessizliğiyle uykunun azizliğine uğrayan, sabah erken saatlerde kalkılıp özenle hazırlanmış olan o jöleli saçlar, artık otobüsün camında.
Çizilmiş bir karizma kıvamında.
Kimileri karizmayı koruyor sabahın köründe okunan kitaplarla.
Bazılarıysa ne karizma ne kitap, olduğu gibi, candy crush onun tek derdi.
İtfaiye meydanına doğru bilmem kaç mil hızla uçarken yapılan ani fren otobüsteki sessizliği bozuyor. Bir kaç cık cıklama sonrasında eski sessizliğe kavuşuyoruz.
Neyse ki her şey yolunda.
O kalabalıkta birde yandaki eşyalar.
Çantalar, hırkalar, poşet ve şemsiyeler.
Nazlı kız misali yağar mı yağmaz mı diye düşündüren Ekim.
Ve sessizliği bozan beklenen ses;
"Lütfen arkaya ilerleyelim"
28/04/2025
HZ. ADEM A.S. (1. BÖLÜM)
Şu ana kadar genel anlamda verdiğiniz bazı bilgilerin
ışığında artık peygamberler tarihine başlayabiliriz.
Hepimiz hayatımızın bir çok alanında
bilmediğimiz bir çok konu için ya birilerini örnek almışız yada bazı tecrübeli
insanlardan akıl almışızdır. İşte bunların hiç birini yapamadığınızda yalnızlık
bir hançer gibi göğsünüze saplanır kalır. İşte bu noktada verdiğimiz kararlar
acaba ne kadar isabetli olur bilemem. Geçekten çok zor bir durum.
İşte Hz. Adem a.s. da tam da böyle birisi. Çok uzun
bir hayata başlayan, bu hayatı yaşarken de hayat hakkında hiçbir tecrübesinin
bulunmadığı bir kişi. Kısacası her şeyin ilkini yaşayan birisi.
Tabi ilk olmanın farklı bir imtihanı ve taşıdığı sorumluluk açısından da
ayrı bir ızdırabı var. Her insan yaşadığı hayatı boyunca bir önceki nesilden
yada yaşadığı tarih itibari ile kendinden daha tecrübeli kişilerin
yaşadıklarından kendisine bir pay alıyor. Ama Hz. Adem a.s. ’ın böyle bir
durumu yok. Çünkü O’nun öncesi yok. Öncesinin olmaması demek başkasından
kendisine katabilecek bir örnekliliğin olmaması demektir. Bir şeyin örneğinin
olması, o şey hakkında bir tecrübenin olmadığına işaret eder. Hz Adem a.s.'ın
başka insanlardan tecrübe adına alacak hiçbir şeyi yok. Çünkü başka insan yok.
Her şeyi ama her şeyi ilk olarak o yaşıyor. Bu yüzden de hayatının tamamı
imtihanla geçiyor. Onun için Hz. Adem a.s.'ı anlamaya çalışırken ne olur bu
ayrıntıyı hep akıllarımızda tutalım.
Örneğin
içimizden bazıları anne bazıları da baba olmuştur. Baba olmanın ne kadar zor ve
sorumluluk isteyen bir şey olduğunu hepimiz biliriz. Eğer etrafımızda bize bu
konuda yardın edebilecek yakınlarımız olmasaydı biz bu anneliği yada babalığı
bu kadar kolay yapabilir miydik? Ama biz öyle bir babadan bahsediyoruz ki bir
sürü evladı var ve bu konuda hiçbir tecrübesi yok. Yani kendinde önce
alabileceği bir örneklik yok. Sadece Allah'ın kendisine öğrettikleri var. İşte
bu yüzden Hz. Adem a.s. her şeyin ilkidir. Her şeyin ilkini o yaşadığı için
hatalarında ilkini o yaşıyor. Eğer öğle olmasaydı Hz. Adem a.s. hiç o hatayı
işler miydi. Allah diyor ki al bütün cennet senin, ama şu ağaca dokunma. Ama o
hata yapıyor ve o ağacın meyvesinden yiyor. Tabii ki kader noktasında işin ayrı
sebepleri var.
Hz. Adem a.s. ile ilgili Kur’an-ı Kerim de tam 18 tane ayet var. Belki
biraz daha araştırmayı geliştirirsek bu 18 tane ayetten daha fazla ayete
ulaşmamız mümkün. Ben kendi kendime 18 ayetin yeterli olacağını düşündüğüm
için, araştırmanın maksada hasıl olması nedeniyle 18 ayeti yeterli buldum.
İlk olma konusunda Kur'an-ı Kerim Hz. Adem a.s.'ı nasıl anlatıyor bir bakalım.
1- İlk İnsan (Bakara suresi 30. Ayet) :
---“Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım"
demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek
birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis
ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi
bilirim." dedi.”
2- İlk Peygamber (Bakara Suresi 30. Ayet)
:
3- İlk Seçilen (Ali İmran Suresi 33. Ayet)
:
---“Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler
üzerine seçkin kıldı.”
4- İlk Muteallim yani ilk talebe (Bakara
Suresi 31. Ayet) :
--- “ Ve Âdem'e isimlerin
hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: "Haydi davanızda
sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin." dedi.”
5- İlk Okuma Yazma Bilen (Alak Suresi 4.
Ayet) :
---“O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.”
6- İlk Secde Edilen (Araf Suresi 11. Ayet)
:
---“Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere:
"Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde
edenlerden olmadı.”
7- İlk Eş (Araf Suresi 19. Ayet) :
---“(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti)"Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun,
dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden
olursunuz."
8- İlk Cennete Giren(Araf Suresi 19. ayet)
:
9- İlk Sınanan (Araf Suresi 22. Ayet) :
---“Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi).
Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet
yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara
seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık
düşmandır, demedim mi?"
10- ilk hata Eden (Araf Suresi 22. Ayet) :
11- İlk Tevbe Eden (Araf Suresi 23. Ayet)
:
---“Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi
bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan
oluruz!"
12- İlk Dua Eden (Araf Suresi 23. Ayet) :
13- İlk Aile (Bakara Suresi 38. Ayet) :
---“Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir
hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için
hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.”
14- İlk Baba (Maide Suresi 27. Ayet) :
---“Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi
birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti.
(Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti.
Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul
eder".
15- ilk mabet inşa eden (Ali İmran suresi
96 ayet) :
---“Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve
bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir.”
16- ilk katil babası olan (Maide suresi 30
ayet) :
---“Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini
öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.”
17- İlk Maktül Babası Olan (Maide Suresi
30. ayet) :
18- İlk Muallim (Bakara Suresi 31. Ayet) :
---“Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip:
"Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin."
dedi.”
Kur’an-ı
Ker’im bu 18 ayet ile Hz. Adem a.s.’ın ilklerini bizlere aktarılmış oluyor.
Ayrıca bu ayetlerde dikkati çeken başka bir şey var. Farkettiyseniz Hz. Adema.s.’ın
en büyük imtihanı çocukları olmuştur. Bunun üstüne söz söylemeye gerek yok. Dünya
kurulmuş, ortada koskocaman bir dünya, ve sadece içinde bir tek aile var. O bir
tek ailenin de en büyük problemi evlatları.
Hz. Adem a.s.’ın ilkleri
ile ilgili oldukça fazla hadis var. Ama madem Kur'an'da 18 tane ayetten
bahsettik, 18 tane de hadisten bahsedelim. Peygamber efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem Hz Adem a.s.'ın ilkelerinden bahsederken hadislerde bize şunları
aktarıyor.
1- İlk Selamlanan (Ahmed bin Hanbel'in
El Müsnedi Cilt 2- Sayfa 215)
Hazreti
Adem Aleyhisselam yaratılıyor ya işte o anda ilk selamı veren melekler oluyor.
---““Allah Teâlâ
Âdem aleyhisselâm’ı yaratınca ona:
– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve
senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve
senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhisselâm meleklere:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:
– es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını
verdiler. Onun selâmına “ve rahmetullâh”ı ilâve ettiler.” (Buhârî, Enbiyâ 1; İsti’zân 1; Müslim, Cennet 28)
2- İlk Selamlayan (Ahmed bin Hanbel El
Müsnedi Cilt 2-Sayfa 215)
Hz
Adem Aleyhisselam selamlanan olduktan sonra ilk selamlayan da oluyor haliyle.
Çünkü aldığı selamı tekrar selam olarak veriyor.
---““Allah Teâlâ
Âdem aleyhisselâm’ı yaratınca ona:
– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve
senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve
senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhisselâm meleklere:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:
– es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını
verdiler. Onun selâmına “ve rahmetullâh”ı ilâve ettiler.” (Buhârî, Enbiyâ 1; İsti’zân 1; Müslim, Cennet 28)
3- İlk Reddeden (Tırmizî tefsirul Kuran 7
Numaralı Hadisi)
4- İlk Unutan (Tırmizi Tefsirul Kuran 7
Numaralı Hadisi)
5- İlk Hata Eden (Tırmizi Tefsirul Kuran 7
Numaralı Hadisi)
Allah
Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem diyor ki Ebu Hureyre'nin bize naklettiği
hadis:
---“Adem reddetti zürriyeti de reddetti, Adem unuttu zürriyeti de unuttu,
Adem hata etti zürriyeti de hata etti.
6- İlk Kez Cuma Günü Yaratılan (Müslim, Münafıkin 27; bk. Ahmed İbni Hanbel,
Müsned, 2/327)
---“Allah, toprağı cumartesi günü yarattı.
Oradaki dağları pazar günü, ağaçları pazartesi günü, sevilmeyen şeyleri salı
günü, nuru çarşamba günü yarattı. Hayvanları yeryüzüne perşembe günü yayıp
dağıttı. Âdem’i yaratılanların sonuncusu olarak cuma gününün son saatlerinde,
ikindiyle akşam arasında yarattı.”
7- İlk Kez Cuma Günü Yeryüzüne Gönderilen
(İbni Sad, Tabakat 1. Cilt S.66 – TABERİ,TARİH CİLT 1 S. 97)
---“Cuma günü, Allah katında günlerin efendisi ve en büyüğüdür. Allah Âdem’i
o günde yarattı ve o günde onu yeryüzüne indirdi; yine o günde Allah onun
ruhunu aldı.” (İbni Sad, Tabakat 1. Cilt S.66)
---“Rivayete göre, Adem (a.s.) Nisan ayından beş gün geçmişti ki dünyaya
indi. Günlerden Cuma idi. Ye sabahtan yedi saat geçmişti. Cennet'te yaratıldı
ve yer'e indi.” (Tabakat 1. Cilt S.66 – TABERİ,TARİH CİLT 1 S. 97)
8- İlk Eken ve Biçen (İmam Taberi,Tarih
Eserinden 1. Hadis)
---“ Fakat Allalıü Tefıla Adem (a.s.), için buğday ektirdi.
Hemen bir günde buğday toprakta yetişti. Adem (a.s.) için o buğdaydan yedi ve
dünyada uzun müddet kaldı. Cebrail (a.s.)'ın tarifi ile dağ eteğinde bir
değirmen kurdu. Ye Cebrfül (a.s.) ona: O buğdayı değirmende öğüt! Un yap! dedi.
O da buğdayı öğüt tü. Un yaptı. Cebrail (a.s.): Unu hamur yap! dedi. O da unu
hamur yaptı. Cebrail (a.s.): "Şimdi bir yeri kaz, içinde ateş yak ve
hamuru içine bırak piş sin, sonra ye." dedi. Adem (a.s.), söylenenleri
yaptı.”( TABERİ,TARİH CİLT 1 S.96- 97)
9- İlk Hamur Yoğuran ve Ekmek Yapan (İmam
Taberi,Tarih CİLT 1 S. 96-97)
---“Fakat Allalıü Tefıla Adem (a.s.), için buğday ektirdi. Hemen bir günde
buğday toprakta yetişti. Adem (a.s.) için o buğdaydan yedi ve dünyada uzun
müddet kaldı. Cebrail (a.s.)'ın tarifi ile dağ eteğinde bir değirmen kurdu. Ye
Cebrfül (a.s.) ona: O buğdayı değirmende öğüt! Un yap! dedi. O da buğdayı öğüt
tü. Un yaptı. Cebrail (a.s.): Unu hamur yap! dedi. O da unu hamur yaptı.
Cebrail (a.s.): "Şimdi bir yeri kaz, içinde ateş yak ve hamuru içine bırak
piş sin, sonra ye." dedi. Adem (a.s.), söylenenleri yaptı.”( TABERİ,TARİH
CİLT 1 S. 96-97)
10- İlk Demiri Yoğuran ve Aletler Yapan
(İmam Taberi, Tarih Eseri CİLT1 S.68)
---“Adem (a.s.) yüz yıl ekin ekti ve yedi. Cebrail (a.s.) O'na yabansı
ğırlarından bir de öküz vermişti. O yüce dağdan demir de çıkarmıştı. Cebrail
(a.s.), demiri topraktan nasıl çıkarıldığını, nastl dövülüp kulla nılacak hale
getirdiğini ve onunla nasıl ekin ekileceğini de öğretti. Adem (a.s.) ekinin ne
zaman biçileceğini, nasıl temizleneceğini, nasıl hamur yapılacağını ve nasıl
pişirileceğini de, Cebrail (a.s.)'den öğren mişti.” (İmam Taberi, Tarih Eseri
1/64)
11- İlk Kez Kabe'yi Tavaf Eden (İmam Taberi, Tarih CİLT 1 S.99)
---“ Allahü Teala da Adem (a.s.)'ın duasını kabul etti.
Kızıl yakuttan bir ev yarattı ve onu yer'e indirdi. Böylece bu ev ile Adem
(a.s.)'in üzüntüsünü giderecekti. Önce bu evin adı, Beytü'l-Dahar idi. Hak
Teala, bu evi dünyanın orta yerinde yapmıştı. Şimdi Ka'be oradadır. Hacer-i
Esved'i (karataşı) Cennet'ten gönderdi. Onu o evin bir rüknü ne koydular. O
taş, önce beyazdı. Ay gibi nur verirdi. O ev, kızıl ya kuttandı, güneş gibi
aydınlık verirdi. O ev le, o taş bir yere gelince ay ile güneş bir yere inmiş
gibi olurdu. Hak Teala, Cebrail (a.s.)'ı Adem'e yolladı. O da geldi: Ya Adem,
dedi, Allahü Teala sana şöyle buyurdu "Bu evi tavaf et bu, benim evimdir,
ta ki, senin gönlün üzüntüden kurtulsun. Melek ler Arş'ı tavaf ederler. Sen
sende bu evi tavaf et!” (İmam Taberi, Tarih CİLT 1 S.99)
12- İlk Kez Dünyada Arafat'ta Eşini Bulan (İmam
Taberi, Tarih CİLT 1 S.99)
---“Sonra, Cebrail (a.s.), Hac usullerini Adem (a.s.)'a öğretti ve Ara
fat'a çıkmayı söyledi. Adem (a.s.), kendi melalinden Havva 'yı ana mazdı.
Havva'nın ciddi gönlü kırılmıştı. Sonra kalktı dağlardan yana gitti. Mekke
tarafına yol aldı. Lakin kendisi ne yöne gittiğini bilmi yordu. Arafat dağına
eriştiği zaman Adem (a.s.)'ı gördü. O da onu gördü. Biribirini tanıdılar,
bildiler. Adem (a.s.) ile havva arasındaki ayrılıktan sonra o dağlarda marifet
maydana geldi. Onun için bu dağlara Arafat dağları denildi. (İmam Taberi, Tarih CİLT 1 S.99)
13- İlk Kez Müzdelife'de Dünya Evine Giren
(İmam Taberi, Tarih CİLT 1 S.105-106)
---“Adem 'in Havva 'dan bir oğlu doğar, biryıl yaşar, sonra ölürdü. Havva,
dördüncü çocuğuna hamile kaldı.( (İmam Taberi, Tarih CİLT
1 S.105-106)
14- İlk Kez Evlatlarıyla İmtihan Olan
(İbni Saad, Tabakat Eseri 1/15-16)
15- İlk Oğlunu Kovan Baba Olan (İmam
Taberi Tarih Eseri1/72)
---“Sonra Kâbil, kız kardeşinin [61] elinden tutarak Nevz dağından oturaklı
(düz) bir yere indi. Âdem Kâbil’e, “Git! Hep korkak kalasın ve görenler sana
güvenmesin!” dedi. (İbn-i Sad
Tabakat cilt 1 s.74)
16- İlk Kez Vasiyet Eden (Taberi Tarih,
cilt 1 S.115)
---“Hazret-i Adem yirmi gün hasta olmuştu. Sonra öldü. Hak Teala, Adem
(a.s.)' ölmezden bir gün önce Cebrail 'i yolladı. Vasiyet et ve oğlun Şit'i
vasi ve halef kıl! dedi. Adem (a.s.)'da Şit'i çağırdı. Şit'i bütün
çocuklarından daha üstün tutardı ve Şit her şeyi çok bilirdi. Bu sebepten Hak
Teala Şit'in babasının halefi, yeryü zünün meliki ve insanların Peygamberi
olmasını istedi. Nitekim Adem (a.s.)'da vasiyette bulundu. Böyle Adem
oğullarına vasiyet et mek, Adem (a.s.)'dan sünnet kaldı. Ve o Şit'e ne söylemek
gerekse o vasiyette bulundu.” (Taberi Tarih, cilt 1 S.115)
17- İlk Kez Kefenlenen (İbn-i Sad Tabakat
cilt 1 s.70)
Bakın
burada farkındaysanız bir şeyi atladım. Hazreti Adem Aleyhisselam ilk ölen
değil. İlk ölen kim? Oğlu Habil.
---“Âdem’e ölüm yaklaştığı zaman çocuklarına, “Evlatlarım, bana cennetin
meyvelerinden bulmaya çalışın. Kuşkusuz onları canım çekti.” dedi. Âdem hasta
halindeyken onun çocukları cennetin meyvelerini araştırmaya başladılar. Birden
Allah’ın melekleriyle karşılaştılar. Onlara dediler ki: “Ey Âdemoğlu, neyi
arıyorsunuz?” Onlar, “Kuşkusuz babamız cennet meyvelerini arzuladı; biz onu
arıyoruz.” dediler. Melekler: “Dönün, emir yerine getirildi.” dediler. Babaları
vefat etmişti. Melekler Âdem’i aldılar; onu yıkadılar, güzel kokular sürdüler;
kefenleyip ona bir kabir kazdılar ve ona lahit yaptılar. Sonra meleklerden biri
öne geçti ve onun üzerine namaz kıldı; arkasında da melekler ve Âdemoğulları
vardı. Sonra onu kabrine yerleştirdiler ve üzerini düzlediler. Ardından, “Ey
Âdemoğlu, bu senin yolun ve senin sünnetindir.” dediler.” (İbn-i Sad Tabakat
cilt 1 s.70)
18- İlk Kez Cenaze Namazı Kılınan (İbn-i
Sad Tabakat cilt 1 s.70)
---“Âdem’e ölüm yaklaştığı zaman çocuklarına, “Evlatlarım, bana cennetin
meyvelerinden bulmaya çalışın. Kuşkusuz onları canım çekti.” dedi. Âdem hasta
halindeyken onun çocukları cennetin meyvelerini araştırmaya başladılar. Birden
Allah’ın melekleriyle karşılaştılar. Onlara dediler ki: “Ey Âdemoğlu, neyi
arıyorsunuz?” Onlar, “Kuşkusuz babamız cennet meyvelerini arzuladı; biz onu
arıyoruz.” dediler. Melekler: “Dönün, emir yerine getirildi.” dediler. Babaları
vefat etmişti. Melekler Âdem’i aldılar; onu yıkadılar, güzel kokular sürdüler;
kefenleyip ona bir kabir kazdılar ve ona lahit yaptılar. Sonra meleklerden biri
öne geçti ve onun üzerine namaz kıldı; arkasında da melekler ve Âdemoğulları
vardı. Sonra onu kabrine yerleştirdiler ve üzerini düzlediler. Ardından, “Ey
Âdemoğlu, bu senin yolun ve senin sünnetindir.” dediler.” (İbn-i Sad Tabakat
cilt 1 s.70)
Böylelikle
18 tane ilkleri de hadislerden okumuş oluyoruz.
.jpg)
27/04/2025
Düş
Kalk dost geceyle sohbet et sabaha inat
Gecenin uçurumuna düşlerini bırak
Yuvarlan! Yuvarlan ki göresin.
Her çarptığında ölesi acı çektiğin
Kaya değil sensin.
At düşlerini
Kayaya çarpar gibi benliğini çarp kendine
Ve de yukarıdan izle
Akıl hastası gerçekliğinde
At düşlerini hayalinde
Gecenin siyahında
Alacakaranlık arifesin de
Söyletme , hadi!
Kendini bırak gecenin uçurumuna
Her çarpmada ayrı acını hatırla
İhanetler , gitmeler , sahte sebepler gelsin aklına
Ve kussun içindekileri o kör hafıza
Korkma Atla ; Hadi Düş hadi!
Düşünce hepsi geçecek nasıl olsa.
2005
26/04/2025
Çatışma
Farkedersin ki anlamaz.
Zamana bırakmıştın oysa.
Anlarsın , teksin.
Fikir senin.
Yaşam senin.
Ve duygu senin.
Belkide eksik olan empatin.
Umursamazsın.
Uykusuz gözlerin kızarır.
Bakışların içi boşalır.
Cümleler kısalır.
Mana gider.
Boşluk kalır.
Dilinde sükut.
Akılda eyvallah.
Kalp ve beyin çatışır.
Ne demişler,
Olabilir her hayırda bir şer,
Şerde de bir hayır.
Cümleler yaşam gibi kısalır.
Kalbin; "Boş ver Veysel" der ve aklını yer!
Bilemezsin neresi şer , neresi hayır.
03.04.2015
Veysel Taner Uçar
25/04/2025
PEYGAMBERLER TARİHİ KRONOLOJİSİ (8. BÖLÜM)
İnsanlık tarihinin Hz. Adem a.s. ile başladığını biliyor ve kabul ediyoruz. Bu başlangıçtan itibaren de yazılarımı aşağıdaki tarihsel kronolojiye göre yapacağım.
PEYGAMBERLER TARİHİ KRONOLOJİSİ
M.Ö. 4890 (M.Ö. 10.000) Hz. Âdem’in yeryüzüne indirildiği tahmini tarih.
İnsanlık tarihi 7.000 yıl süreceği tahmin edilerek hesaplanan tarihtir. Hz.Adem a.s.’ın 930 ile 960 yıl yaşadığı rivayetler arasındaki en güçlü olanıdır. Hz. Havva ile evliliklerinden; ilki Kaabil, ikincisi Hâbil olmak üzere 120 çift (ikiz çocuk) (bazı kaynaklarda 20 çift ) çocukları dünyaya geldi. 3.doğum Hz. Âdem a.s.’ın yerine geçecek olan ve tek çocuk olarak doğan Hz. Şit(Şis) a.s.’dır. Hz. Şit a.s. Hâbil’in öldürülmesinden 5 yıl sonra, adının anlamına istinaden Allah’ın hediyesi olarak Hâbil’e karşılık verilmişti. Lakabı Safiyyullahtır.
M.Ö. 4690 (M.Ö. 9.800) Hz. Adem a.s. ile Hz. Havva’ nın dünyada buluşması.
M.Ö. 4583 (M.Ö. 9.600) Hz. Şit a.s.’ın (Şis ) tahmini doğum yılları. Tahmini 912 yıl yaşadı.
M.Ö. 3960 (M.Ö.9.000) Hz. Şit. a.s.’ın peygamber oluşu.
Bu tarih aynı zamanda Hz. Adem a.s.’ın vefat tarihi olarak tahmin edilmektedir. Çünkü Hz. Adem a.s.’ın yerine kendisi geçmiştir. Hz. Şit a.s.’ın 912 yıl yaşadığı tahmin ediliyor. Ondan sonra oğlu Enuş (Anuş) (950 yıl), yerine oğlu Kaynan ( 800 yıl ), yerine Mehlail ( 895 yıl ), yerine Yerd ( 926 yıl ), ölünce yerine Uhnuh yani Hz. İdris a.s. geçti. Hz. Şit a.s. ile Hz. İdris a.s. arasında Peygamber gelmedi.
M.Ö. 3600 (M.Ö.8.000) Hz. İdris a.s. (Enpch)
Hz. İdris a.s. göğe çekilince ( 165 yaşındaydı ) yerine oğlu Müveşlik (MettuŞelah) ( 917 yıl ), yerine Lemek ( 700 ), yerine Hz. Nuh a.s. geçti.
M.Ö. 3480 (M.Ö. 6.950) Hz. Nuh a.s.’ın ( Noah ) doğumu.
Hz. Âdem a.s. ile Hz.Nuh a.s. arası yaklaşık 1500 yıl olduğu sanılmaktadır. Hz. Nuh a.s. 950 yıl tebliğ görevinde bulundu.
M.Ö. 2530 (M.Ö. 6.000) Nuh Tufanı.
Tufandan sonra Hz. Nuh a.s. 50 yıl yaşadı.(100,160 yıl diye geçen kaynaklarda mevcuttur.) Hz. Nuh a.s.’ın üç oğlu:
SÂM nesli; yeryüzünün orta üst kısmı, Beytülmakdis (Mescidi Aksa), Nil, Feysun, Fırat, Dicle, Seyhan, Ceyhan beş ırmağın suladığı yerler. Araplar, Aramiler, İbraniler, Süryaniler, Keldaniler ve Fenikeliler gibi milletler. Hz. Nuh’tan sonra Hz. Muhammed s.a.v.’e kadar ki tüm Peygamberler Sâm soyundan gelmişlerdir.
HÂM nesli; Nilin batısına ve arkasına düşen yerler. Arîler ya da Hintliler, Berberiler, Kıptiler, Farslılar, Kürtler ve Avrupalı milletler.
YÂFES nesli; Mağrıb ile Meşrik arasında konaklamıştır. Erzurum’a kadar Türklerin dahil olduğu ve Arap olmayan bütün yurtların dahil olduğu soylar. Moğollar ya da Turanlılar, Türkler (Orta Asyalılar dahil), Çinliler, Japonlar ve Moğollar gibi milletler.
M.Ö. 2480 (M.Ö. 5.900) Hz. Nuh a.s.’ın vefatı.
Yerine oğlu Sâm geçti ve 600 yıl yaşadı. Yerine oğlu Efrafşed ( Erfahşud ) geçti ( 465 yıl ), yerine Şalıh geçti ( 430 yıl ), yerine Abir ( 340 yıl ), yerine Fâlığ ( 239 yıl ), yerine Ergu geçti. ( 200 yıl) Ergu’ nun zamanı Babil’de oturan zorba Nemrud’un dönemine denk gelmektedir. Yerine Sarug ( 230 yıl ), bu dönemde halkın bir kısmı putlara, taşlara, ağaçlara bir kısmı suya, rüzgara tapmaya başlamıştı. Sarug ölünce yerine oğlu Nahor geçti. Bu dönemde çok şiddetli bir sarsıntı meydana geldi ve bütün putlar yıkıldı, ancak tekrar putları diktiler.
M.Ö. 2440 ? (M.Ö. 3.500) Hz. Hûd a.s. (Eber) 464 yıl yaşadı.
Âd kavminin peygamberidir.
M.Ö. 2400 ? (M.Ö. 3.000) Hz. Salih a.s. (Shelah)
258 veya 280 yıl yaşadı. Semûd kavminin peygamberidir.
M.Ö. 2337 (M.Ö. 2.500) Hz. İbrahim a.s.’ın (Abraham) doğumu.
175/200 yıl yaşadı. Hz. İbrahim a.s.’dan sonraki bütün peygamberler (Hz. Lut a.s. istisna, Hz. İbrahim’in kardeşi Haran’ın oğludur.) Hz. İbrahim a.s.’ın soyundan gelmiştir.
M.Ö. 2251 Hz. İsmâil a.s.’ın (Ishmael) doğumu.
M.Ö. 2237 Hz. İshak a.s.’ın (İzaac) doğumu.
160/185 yıl yaşadı.
M.Ö. 2233 Hz. İsmâil a.s.’ın annesi Hz. Hacer 90 yaşında vefat etti.
M.Ö. 2150 Hz. İbrahim a.s.’ın vefatı.
Mezarı Filistin, Batı Şeria’da (Habrun/ Hebron)
M.Ö. 2115 Hz. İsmâil a.s.’ın vefatı.
137 yaşındaydı.
M.Ö. 2067 Hz. İshak a.s.’ın vefatı.
M.Ö. 2062 Hz. Lût a.s.(Lot)
Hz. İbrahim’in kardeşi Haran’ın oğlu ve kendisine ilk iman edendir.
M.Ö. 1830 Hz. Yakup a.s.(Jacob)
Hz. Yusuf a.s.’dan 27 yıl önce vefat etti.
M.Ö. 1770 Hz. Yusuf a.s. (Joseph) 120 yıl yaşadı.
Mısır’da peygamberlik yaptı.
M.Ö. 1750 Hz. Eyyub a.s.(Job)
Üçüncü kuşaktan Hz. İbrahim a.s.’ın oğlu Hz.İshak a.s.’ın neslindendir. Yaklaşık 125 yıl yaşamıştır. İbtilası 18 yıl sürdü.
M.Ö. 1650 Hz. Zülkifl a.s./ Kifl (Ezekiel)
75 yıl yaşamıştır. Hz. Eyyub a.s.’ın oğludur.
M.Ö. 1600-1560 Hz. Şuayb a.s. (Jethro )
Hz. Musa a.s.’ ın kayınpederidir. Medyen ve Eyke halkına peygamber olarak gönderildi. 140 yıl yaşadı.
M.Ö. 1550 Hz. Musa a.s.’ın ( Moses ) doğumu.
120 yıl yaşamıştır.
M.Ö. 1500 Hz. Yûşa a.s.’ın (Yehoşua/Yeşu) doğumu.
Yaklaşık 125 yıl yaşamıştır.
M.Ö. 1433 Hz. Harun a.s.’ın (Aaron) vefatı.
M.Ö. ? ?-? ? Hz. Hızır a.s.
Çok geniş bir zaman diliminde ismi anılmaktadır ve hâla yaşadığı rivayet edilir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa a.s. ile yolculuğu anlatılır. Allah Azze ve Celle kendisine özel bir ilim vermiştir. Halen sağ olup her sene Hacc mevsiminde Hz. İlyas a.s. ile buluştukları rivayet edilir. Ancak hakkında söylenenler Kur’an-ı Ker’im ve Hadislerden başka hep tartışılmıştır doğrusunu Allah (c.c.) bilir.
M.Ö. 1430 Hz. Musa a.s.’ın vefatı.
M.Ö. 1375 Hz. Yuşa a.s.’ın vefatı.
M.Ö. 1350 Hz. Kâlib b. Yüfena a.s.
Hz. Musa a.s.’ın kızkardeşi Meryem’in kocası. Yani Hz. Musa a.s.’ın damadı.
M.Ö. 1300 ? Hz.Hızkıl a.s.(b.Nûri)
Hz. Kâlib b. Yüfena’nın oğlunun vefatından sonra Allah (c.c.) onu İsrailoğullarına peygamber olarak göndermiştir. 27 yıldan sonra Babil diyarına hicret etmiş ve orda vefat etmiştir.
M.Ö. 1250 Hz. İlyas a.s.(Elijah)
M.Ö. 1200 Hz. Elyesa a.s.
Hz İlyas a.s. göğe kaldırıldıktan sonra yerine Hz. Elyesa a.s. gelmiştir.
M.Ö. 1150 ? Hz. Yûnus a.s.(Metta oğlu)
Âsurlular zamanında Ninova halkına peygamber olarak gönderildi.
M.Ö. 1100 Hz. Şemûyel a.s. (Samoyel / İşmoil)’in Peygamber olarak geldiği tarih.
M.Ö. 1029 Hz. Davud a.s.(David)
M.Ö. 1000 Hz. Davud a.s. Kudüs şehrini ele geçirdi.
M.Ö. 973 Hz. Süleyman a.s.’ın ( Solomon ) doğumu.
M.Ö. 950 Hz. Süleyman a.s. BeytülMakdis’ i ( Mescid-i Aksa’yı ) inşa etmiştir.
M.Ö. 920 Hz. Süleyman’ın vefatı.
M.Ö. 1000/900 Hz. Lukman a.s.
Alimlerin çoğunun ortak ittifakı, kendisinin Peygamber veya Vahye mazhar olmadığı düşüncesidir.
M.Ö. 700 Hz. Şâ’yâ a.s.(b. Emus veya Emsıya).
İsrailoğullarının Sîddîka adındaki krallarının döneminde peygamberlik yapmıştır. Kral Sîddîka öldükten sonra devlet karışmış, düzen bozulmuş, Allah’ın kitabı bir tarafa atılmıştır. Vahiyle konuşan Şa’ya Peygambere İsrailoğulları kızıp onu gizlendiği ağaç kavuğunda testereyle ikiye bölerek şehit etmişlerdir.
M.Ö. 600 Hz. İrmiya (b. Hılkıya).
Hz. Şâ’ya’ yı şehit eden İsrailoğullarına Allah Hz. İrmiya’yı peygamber olarak gönderdi. Ancak azgınlıkları arttı ve peygamberi zındana attılar. Allah onların başına Babil hükümdarı Buhtunnassar’ı musallat etti ve onları mahvetti. Buhtunnassar Hz. İrmiya’yı zindanda çıkartıp ona hürmette bulundu. Allah azze ve celle Hz. İrmiya’yı yüzyıllık ölümden sonra diriltip gözlerini açtırdı.
M.Ö. 550 Hz. Danyal a.s. (b. Hızkıl’ülasgar)
Hz. Danyal a.s. Babil kükümdarı Buhtunnassar’ın İsrailoğulları talan ettiğinde ( Allah C.C. musallat etmiştir.) yanında götürdüğü binlerce esirden biridir. Babil’den ayrıldıktan sonra Huzistan’nın (İran) Sus şehrine gitmiş ve orada vefat etmiştir.
M.Ö. 500 Hz. Uzeyr a.s.(Azra)
Babil Kralı Buhtunnassar’ın elindeki esirler içinde Hz. Danyal a.s. gibi Uzeyr a.s.da bulunuyordu. Bakara suresinin 259. Ayetinde yüz yıl ölü halde bırakılıp diriltildiği açıklanan Zat’ın İrmiya değil de Uzeyr a.s. olduğu da ileri sürülmektedir.
M.Ö. ? ?-? ? Hz. Zülkarneyn.a.s.
Çok geniş bir zaman diliminde ismi anılmaktadır. Peygamber ya da resul olduğunu söyleyenlerde vardır. Hz. Ali (R.A.) ise Hz. Zülkarneyn için, ne bir nebi ne de kral idi. O Allah’ın Salih bir kulu idi; o Allah’ı, Allah’ta onu sevmiştir, demiştir. 1600, 2000 hatta 3000 yıl yaşadığı rivayetler var. Hızır a.s.’ın da ordusunun başında olduğu, kendisine vezirlik yaptığı rivayet edilir. Doğrusunu ise Allah bilir.
M.Ö. 127 Hz. Zekeriyyâ a.s.(Zechariah)
Hz. Zekeriyyâ a.s.’ın çok sevdiği, değer verdiği iki dostu vardı. Biri, İmrân diğeri Fakoz idi. Fakoz’un iki kızı vardı, İşâ ve Hinne. Daha sonra Fakoz kızı Hinne, ile İmrân evlendi ve Fakoz kızı İşâ ( Eşya ) ile Hz. Zekeriyyâ evlendi. Hz. Zekeriyyâ-İşâ evliliğinden Hz. Yahya dünyaya geldi.İmrân-Hinne evliliğinden ise Hz. Meryem dünyaya geldi. Yani Hz. Yahya ile Hz. Meryem teyze çocuklarıdır. Hz. Zekeriyyâ a.s. 120 yaşında iken hanımı 98 yaşında iken Allah dualarını kabul edip kendisine Hz. Yahya a.s.’ı nasip etmiştir.
M.Ö. 7 Hz.Yahya a.s.(John)
Hz. İsa a.s.’dan 6 ay büyüktür, şehit edildiğinde 32 yaşındaydı. Hz. İsa a.s. ise 31,5 yaşında idi.
M.Ö. 6. Hz. İsa a.s.’ın (Jesus) tahmini doğum yılı.
M.S. 27 Hz. İsa a.s.’ın semaya kaldırılışı.
M.S. 33 Hz. İsa a.s.’ın annesi Hz. Meryem’in vefatı.
M.S. 27/610 Fetret Devri.
Fetret Çağı da denilen bu dönem, Hz. İsa a.s.’ın göğe çekilmesinden Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.’ in peygamber olduğu döneme kadar ki Peygambersiz zaman, Peygamberliğin kesintiye uğradığı dönemdir.
M.S. 571 SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED(S.A.V.)’in DOĞUMU
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Peygamberler tarihi kronolojisi Kaynakları: Başta Kur’an-ı Kerim’in ilgili ayetleri ve konuyla ilgili Hadis Kaynakları ve: 1) İbn Kesîr, El-Bidaye ve’n-Nihâye Büyük İslâm Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2008. 2) Ebû Cafer Muhammed Bin Cerir’üt-Taberi, Taberi Tarihi, Sağlam Yayınları, Tercüme M.Faruk Gürtunca, İstanbul. 3) Mesudî, Murûc Ez-Zeheb, Çeviri D.Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2011. 4) Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz., Mârifetnâme, Sadeleştiren Durali Yılmaz ve Hüsnü Kılıç, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2011. 5) Ahmet Cevded Paşa, Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed’in Hayatı, Sadeleştiren Zekeriya Akman, Ankara, 2014. 6) M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, TDV Yayınları, Ankara, 2014. 7) Hekimoğlu İsmail, İslâm Tarihi, İstanbul, 2001. 8) İsmail L. Çakan, N.Mehmet Solmaz, Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Peygamberler ve Tevhid mücadelesi, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2014. 9) Ahmet Lütfü Kazancı, Hz. Süleyman’dan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Peygamberler Halkası, İstanbul, 1997. 10) Türk İslam Ansiklopedisi Asr-ı Saâdet, Editör Servet Ergin, Dünden Bugüne Tercüman Ilıcak Yayıncılık, İstanbul. 11) Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988-2013.
.jpg)
Yiğidin Borcu
Her devirde olduğu gibi bu devirde de değişik kategorilere konulabilecek insan yapıları mevcut değil midir? Kimi zengin, kimi fakir, kimi aksiyoner, kimi miskin, kimi güçlü, kimi aciz, kimi sağlıklı, kimi hasta, kimi cömert, kimisi de cimri… Fakir olmak ayıp değildir şu fani dünya hayatında. Ancak olsa olsa miskinlik yapmak ayıp olarak karşılanması lazımdır. Ancak, bir büyüğün tanımıyla; “Ahir zamanda fakir Müslüman fâsık (günahkâr) Müslüman’dır” diyor. Böyle bir realite de var ki, unutmamak gerekir.
Demek ki devir ve şartların değişmesi karşısında bakış açıları ve duruşlarda fazla direnemeyerek değişime uğruyor. Fakirlik, daha çok iktisadi hayatla ilgili bir tanımlama olduğuna göre; çözümü de yine aynı alan içinde yapılacak düzenlemelerle mümkün. Bu düzenlemeler bazen kurumsal olarak yapılması gerektiği gibi temelde ise bireysel olmasının gerekliliğine inananlardanım. Niçin? Çünkü Allah çalışana veriyor da ondan! İnsan, Allah’ın gönderdiği hakikatlere inanmasa dahi; şayet çalışıyorsa o kişiye yine de almıyor mu çalışmasının karşılığını? Hem de Allah’ın (cc) esmalarının bir tecellisi olarak! Toplumsal açıdan bakıldığında ise; eskiden var olan borç alıp-verme müessesindeki karşılıksızlık ve beklentisizlik ölçüsünü, biz bugün, uygulama sahasında maalesef göremiyoruz. Ekonomik düzen içinde enflasyon diye bir realite ceplerimize girmiş, kemirip duruyor. Sadaka ve zekât müessesi de çoğunlukla rafa kaldırılmış.
Şu günlerde bütün dünyada iktisadi bir daralma yaşandığında şüphe yoktur. Tekrarın faydasından hareketle; yüzleri gülmeyenlere yardım etmek en tabii bir gereklilik değil midir? Bir zamanlar; infak etmek, yardımlaşmak, fakirin ve düşkünün elinden tutmak bir erdem değil miydi? Şimdi ne oldu bu güzelliklerimize? Yerlerine hangi anlayışlar getirildi? Paraya taparcasına önem verildiği bir devirde, karşılıksız olmanın hiç imkânı var mı? Oysa parayı amaç edinmeden sadece araç görerek hareket edebilenler, paranın esiri olmayanlar değil midir? Maddiyatı amaç görmek, paraya uşaklık iken, araç görmek ise paraya efendilik yapmak anlamına gelmez mi? Elbette seçim yine insanoğlunun kendisine bırakılmış!
Kapitalist dünyanın, rasyonalist anlayışın ve emperyalist yaklaşımın doğurduğu sonuçlar değil midir, zamanımızda yaşanmakta olan ve tanıklık ettiğimiz şu ibretlik manzaralar? Borç batağındaki insanları canavarlaştırarak insanlık sıfatlarını bir bir ya da toptan kaybettiren gerçek sebep, başka hangi sistemin ürünü olabilir ki? Hz. Ali; “Borç mü’minin lekesidir” derken, kim sokmuş insanlarımızın fikrine; “Borç yiğidin kamçısıdır” diye böyle bir ölçü bozukluğunu? Borçlulukla yiğitlik kavramı birbirine bu kadar zıt kulvarlarda dururken, nasıl olmuş da bir arada örtüştürülmüş? Sormak isterim size; Borcu olanın yiğitlik yapma şansı var mıdır acaba? İcralık aileler, ipoteklere el konulması, hacizler, süresi on yıllara sarkan uzun vade ve yüksek faizli krediler bize bir noktayı işaret etmiyor mu? Ne dersiniz? Dağılan yuvalar, yaşanan acılar, cinnet hadiseleri, açlık, sefalet, fakirlik, kavga ve gürültüler kapitalist ekonomi düzeninin bize attığı kazıklar değil midir?
Öyle ise; fakir ve borçlu kaldığında hem dünyada hem de kabirde esir olacağını bilmeli insan. Fakirlik kendiliğinden ise bir kabahat değil iken, fakir olmak için yarış etmekten ve kendi sorumsuzluğundan ise kabahatlerin en büyüğü değil midir? Yine fakir düştüğünde şartların acımasızlığına teslim olmak, kolayı tercih etmek ve miskinlik yapmak, asıl kabahatlilik değil midir? Halbuki hadisi şerifte gerçek fakir için; “Zenginlerden beş yüz sene daha önce cennete gireceği’ müjdesi verilmişken…
Çok boyutlu küresel istilanın kurbanlarından olmamak dileğiyle. Kazancınız bereketli, işleriniz yolunda ve zenginliğiniz paylaşımcılığınız olsun.