"Güneşe ve onun aydınlığına, Ay’a ve onun ardından
gelmesine andolsun!" (Şems Suresi, 1-2)
Ay …
Birçok kişi tarafından gecenin nuru olan, kimileri
tarafından karanlık bir uydu.
Genel tanımı itibariyle; gece gökyüzünde parlak bir mücevher
gibi asılı duran, dünya için hem mitolojik hem de bilimsel olarak büyük öneme
sahip bir gök cismidir. Ancak, hepimize aşina olan aydınlık yüzünün yanı sıra,
"karanlık yüzü" olarak bilinen bir tarafı daha vardır. Bu terim,
Ay’ın Dünya’dan görülemeyen diğer tarafını tanımlamak için kullanılır ve bu
yüz, yüzyıllardır insanoğlunun merakını cezbetmiştir. "Karanlık yüz"
olarak adlandırılsa da aslında bu yüzey Ay’ın hiçbir zaman güneş ışığı almadığı
anlamına gelmez; sadece Dünya’dan görülmeyen tarafıdır.
Ay, Dünya’ya sürekli aynı yüzünü göstermesini sağlayan
"gelgit kilidi" olarak bilinen bir yörüngeye sahiptir. Bu nedenle,
Ay’ın diğer tarafı—daha doğru bir ifadeyle "uzak tarafı"—dünya
üzerinden hiçbir zaman görülmez. Bu yüzeyin keşfi, 1959 yılında Sovyet Luna 3
uzay aracı tarafından gerçekleştirilmiştir ve o zamandan bu yana, bilim
insanları bu uzak taraf hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışmaktadır.
"Ne yücedir O, gökte burçlar var eden, onların içinde
bir ışık (güneş) ve nurlu bir ay barındıran!" (Furkan Suresi, 61) Uzak
yüzü, ilk bakışta Dünya’dan görülen yüzünden oldukça farklıdır. Dünya’ya bakan
yüzünde geniş, karanlık ve düz alanlar (mare veya deniz olarak adlandırılır)
varken, uzak yüzü daha engebeli, kraterlerle dolu ve neredeyse tamamen bu düz
alanlardan yoksundur. Bu asimetrinin nedeni, Ay’ın geçmişinde meydana gelen
devasa çarpışmalar ve bu çarpışmaların sonucunda oluşan lav akıntılarıdır. Dünya’ya
bakan taraf, bu lav akıntıları sayesinde daha düz bir yapıya sahip olmuşken,
uzak yüzü büyük oranda bozulmamış halde kalmıştır.
Kuran'da Ay ve onun çeşitli yönleri hakkında birkaç ayet
bulunmaktadır, ancak "Ay'ın karanlık yüzü" olarak bilinen kavramla
doğrudan ilgili bir ayet yoktur. Bununla birlikte, Kuran'da Ay'ın evrendeki
düzenin bir parçası olduğuna ve onun hareketlerine dikkat çeken ayetler vardır.
"Ay'ın karanlık yüzü" ile doğrudan ilgili bir
hadis bulunmamaktadır. Ancak Ay'ın genel olarak İslam'daki yeri, Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) mucizeleri ve Ay'ın yaratılışı gibi konular
hakkında hadisler vardır.
Örneğin, İslam tarihinde önemli bir yer tutan "Şakk-ı
Kamer" yani Ay'ın ikiye yarılması mucizesiyle ilgili hadisler mevcuttur.
Bu hadis, Peygamber Efendimiz'in bir mucizesi olarak anlatılır ve Ay'ın
bölünmesi ile ilgili olarak birçok İslam alimi tarafından aktarılmıştır:
Buhari ve Müslim'de geçen bir hadis e göre; Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) zamanında müşrikler, kendisinden bir mucize göstermesini
istemişlerdir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Ay'ı ikiye bölmüştür.
Sahabeden Enes bin Malik'ten rivayet edilen hadis şöyledir: "Mekke halkı
Resulullah'tan (s.a.v.) bir mucize göstermesini istedi. Bunun üzerine Ay ikiye
yarıldı ve Allah Resulü, onlara 'Şahid olun' buyurdu." (Buhari, Menakıb
27; Müslim, Kitâbü’l-Fiten 44, 47)
Bu karanlık yüz konusu bilimsel araştırmalar için büyük bir
potansiyele sahiptir. Özellikle, Ay’ın bu tarafı, Dünya’dan gelen
elektromanyetik parazitlerden uzak olduğu için radyo astronomisi için ideal bir
yer olarak düşünülmektedir. Tabi bu bir tez. Ayrıca, bu yüzeyin incelenmesi,
Ay’ın ve Güneş Sistemi’nin oluşumu hakkında önemli ipuçları sağlayacağı da
kuvvetli varsayımlar arasında.
Diğer bir taraftan Ay’ın karanlık yüzü bazı kültürlerde sadece
bilimsel açıdan değil, aynı zamanda edebi ve kültürel açıdan da derin bir
sembolizm taşır. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında, Ay, birçok mit ve
efsanenin kaynağı olmuştur. Tarihsel geçmişte efsanenin ötesine geçememiş hakkında
ne Sümer ne de Mısır tabletlerinde herhangi bir bilgi bulunmamıştır. Çünkü bu
kavram, antik medeniyetlerin bilgi ve gözlem olanaklarının ötesindeydi. Bununla
birlikte, bu medeniyetlerin Ay ile ilgili zengin bir mitoloji ve astronomi
bilgisi geliştirdikleri ve Ay'ın hareketlerini takvimlerine ve dini
uygulamalarına entegre ettikleri bilinmektedir. Ay'ın döngüleri, bu eski
uygarlıklar için son derece önemliydi, ancak bu bilgiler sadece Ay'ın Dünya'dan
görülebilen tarafıyla sınırlıydı.
İnsanın modern keşfinden sonra karanlık tarafı,
bilinmeyenin, gizemin ve keşfedilmemiş olanın simgesi olarak görülmüştür. Edebiyata
ve duygulara yansımıştır. Bu bağlamda, Ay’ın karanlık yüzü, insan ruhunun da
bilinmeyen tarafını, gölgelerini ve gizli kalmış yönlerini temsil eder.
"Ayın karanlık yüzünde kaybolan umutlar.", "Karanlık gecede Ay
bile ümitsizdir." gibi edebiyata karanlık ve umutsuzluk işaret eden
cümleler ile anılır. Psikolojik anlamda, her bireyin karanlıkta kalan,
keşfedilmemiş bir yanı vardır ve bu taraf, tıpkı Ay’ın karanlık yüzü gibi,
zaman zaman yüzleşilmesi gereken bir gerçek olarak ortaya çıkar.
Bu yönleriyle hem bir bilimsel merak konusu hem de derin bir metafor olarak insanlık kültüründe yerini almıştır Ayın karanlık yüzü. Belki de edebi olarak bu yüzeyin keşfi ve incelenmesi, sadece uzayın sırlarını değil, aynı zamanda kendi içsel evrenimizin gizemlerini de aydınlatma potansiyeline sahiptir. Kim bilir ? Bilim ve teknoloji ilerledikçe, Ay’ın karanlık yüzüne olan ilgimiz de artmaya devam edecek ve bu yüzey, bize evrenin ve kendimizin bilinmeyen yönlerini keşfetme fırsatı sunacaktır.
Selametle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder