reklam

reklam

21/05/2025

HZ. NUH A.S. (11. BÖLÜM)


 

        Kur'an-ı Kerim Hz Nuh a.s.'ı ne ölçüde anlatılmıştır biliyor musunuz? 

Kur'an-ı Kerim'de 28 sürede Hz. Nuh a.s. hakkında bilgi verilmiştir. 

Kur'an-ı Kerim’in 43 yerinde ismen Hz. Nuh'a.s.'ın adı zikrediliyor. 

Kur'an-ı Kerim'de adı surelere isim olarak verilen 7 peygamberden bir tanesidir.

Kur'an-ı Kerim'de mücadelesi tebliği ve kavminin tepkileri çok detaylı bir şekilde anlatılmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de şahsiyetine dair çok önemli bilgiler aktarılmıştır.

        Hz. Nuh a.s.’ın mücadelesi, tebliği ve kavminin tepkileri çerçevesinde Kur’an-ı Kerim’e bir bakacak olursak 

A’raf Suresi 59.-64.ayetlerde yani 6 ayette, başlayan tebliğ ve kavminin gösterdiği tepkiler anlatılmaktadır.

Yunus Suresi 71.-73. ayetlerde yani 3 ayette tebliğin muhtevası, kavminin tepkileri ve tufan anlatılmaktadır.

Hud Suresi 25.-49. ayetlerde  yani 25 ayette kavminin yepkileri,gemi yapımı, oğlu ile konuşmaları ve tufan anlatılmaktadır.

Enbiya Suresi 76.-77. ayetlerde yani 2 ayette icabet gören duası,inananların kurtulması ve inkarcıların akıbeti anlatılmaktadır.

Mü’minun Suresi 23.-30. ayetlerde yani 8 ayette kavminin tepkilerinin içeriği ve sebepleri ile inananların kurtuluşu anlatılmaktadır.

Şuara Suresi 105.-122 ayetlerde yani 18 ayette peygamber olarak Hz Nuh'un şahsiyeti ve kavminin tepkileri anlatılmaktadır.

Ankebut suresi 14.-15. ayetlerde yani 2 ayette tebliğin suresi neticesi ve inananların kurtuluşu anlatılmaktadır.

Saffat Suresi 75.-82. ayetlerde yani 8 ayette Hz Nuh'un duasına icabet edilişi ve bahşedilen mükafat anlatılmaktadır.

Kamer Suresi 9.-16. ayetlerde yani 8 ayette tebliğden sonra Hz Nuh'un ruh hali ve tufan anlatılmaktadır.

Nuh Suresi 1.-28. ayetlerde yani 28 ayette tebliğin muhtevası,kavminin inançları ve tepkiler anlatılmaktadır.

        Toplam 108 ayet. Hz. Nuh a.s.'ı ayetler bu kadar değil. Bunlar kıssa olarak anlatılanlar ve mücadelesi ve tebliğ ile alakalı olan ayetler. İsimlerinin geçtiği ayetler de mesajlar farklı. Orada başka şeyler de anlatılıyor.

Daha önceden her peygamberin bir birine zincirin birer halkaları gibi bağlı olduğundan bahsetmiştim.İşte Hz. Nuh a.s. ile peygamberimiz Hz. Muhammet s.a.v efendimiz arasındaki bağa dikkatinizi çekmek istiyorum.

Şuara Suresi 105-122 ayetler Nübüvvetin 4. yılında

Yunus Suresi 71-73 ayetler Nübüvvetin 5. yılında

Hud Suresi 25-49 ayetler Nübüvvetin 5. yılında

Nuh Suresi 1-28 ayetler Nübüvvetin 6. yılında

Enbiya Suresi 76-77 ayetler Nübüvvetin 6. yılında

A’raf Suresi 59-64 ayetler Nübüvvetin 9. yılında

Kamer Suresi 9-16 ayetler Nübüvvetin 9. yılında

Saffat Suresi 75-82 ayetler Nübüvvetin 10. yılında

Mü’minun Suresi 23-30 ayetler Nübüvvetin 12. yılında

Ankebut Suresi 14-15 ayetler Nübüvvetin 12. yılında

        Şimdi sizi çok önemli bir noktaya götürmek istiyorum. Nübüvvetin 4. yılında işkenceler var, feryat figan var. Allah Resulü ve ona inanmış bir avuç insanın böyle ruhlarının daraldı bir yerde Şuara Suresinde ki ayetler indiriliyor. İşte Cenab-ı Allah tam o sırada  bu ayetleri indirerek Hz. Nuh a.s. ile onların ruhlarına ruh üflüyor. Onların ruhlarına bir serinlik veriyor.

        Nübüvvetin 5 ve 6 yıllarında şartlar giderek zorlaşıyor. Müslümanların artık hayat hakları yok. Hayat haklarını Mekke’de bulamayınca Habeşistan'a hicret ediyorlar. İşte o anda Cenab-ı Allah Yunus Suresi, Hud Suresi, Nuh Suresi ve Enbiya Suresinde ki ayetleri indirerek Hz. Nuh a.s. ile onları sükunet’e erdiriyor.

        Nübüvvetin 9. yılı Şibi Ebi Talib yılı. Müslümanlara karşı muazzam bir ambargo var. İnsanlar bir ekmeğe muhtaç. Ağaç yapraklarını yedikleri bir zaman dilimi. Öyle zor şartlar var ki. İşte o ağır şartların olduğu anda Cenab-ı Allah A’raf Suresi ve Kamer Suresinde ki ayetleri indiriyor. Allah Hz. Nuh a.s. ile Peygamberi ve ona iman etmiş bir avuç insanı teselli ediyor.

        Nübüvvetin 12. yılında ufukta Yesrib var. Artık Allah Resûlü sallallahu aleyhi sellem yavaş yavaş hicret adına bazı şeyleri konuşuyor. Yine efendimiz aleyhisselatu Vesselam'ın yüreğinde Hz. Nuh a.s.'ın yüreğindekine benzer bir yangın var. O yangının sebebi de şu : Nasıl ki Hz. Nuh a.s. dalgalar arasında kalıp yok olan Kenan'ın’a bakıp orada gözyaşı döktü ise şimdi Allah Resûlü sallallahu Aleyhi Vesselem inen bu ayetlerle Mekke'de kardeşlerine ve çocuklarına bakıyorlar. Onların arkasından gözyaşı döküyor.

        İşte Hz. Nuh a.s. ile ilgili ayetler böyle bir zeminde iniyor. Biz zemini dikkate almadığımız zaman meseleyi sadece tarihi bir malumat olarak zannediyoruz. Asla böyle bir şey yok. Allah'ın kelamı, Allah'ın peygamberine Resulüne indiği zamanı itibar ile mesajlar veriyor. Eğer biz o mesajları anlarsak yaşadığımız zeminde biz de bazen Hz. Nuh a.s.'ın bazen aleyhisselatu vesselam efendimizin bazen başka bir peygamberin üzerinden alacağımızı alacağız. Zaten bütün mesele budur ve biz bu çerçeveden meseleyi değerlendirmek durumundayız. Allah bizleri de böyle anlayanlardan eylesin inşallah.

        Kur'an-ı Kerim'de Hz Nuh'un şahsiyeti hakkında da bize çok güzel bilgiler veriyor. Bakın biraz önceki ayetlerde Kur’an-ı Kerim Hz. Nuh a.s.’ın mücadelesini tebliğini anlatıyordu. Hz Nuh a.s.'ın şahsiyetini de okuyoruz Kur'an'da. Mesela :

Al-i İmran suresi 33. ayette Allah tarafından seçilmesi .

Nisa 163. ayette kendisine vahyedilmesi.

Enam Suresi 84. ayette diğer peygamberler gibi hidayete erdirilmiş olması. 

Enam Suresi 89. ayette kendisine kitap, hikmet ve Nübüvvet verilen bir Resul oluşu.

Yunus Suresi 71. ayette tevekkül etmede abidevi bir halinin olması.

Yunus Suresi 72. ayette kayıtsız ve şartsız bir şekilde teslim oluşu var. 

Hud Suresi 43. ayette inkârcı bir evlat ile imtihan edilmesi var.

Hut Suresi 48. ayette esenliye ve berekete mazhar oluşu.

İsra Suresi 3. ayette çokça şükür üzeri olması.

Şuara Suresi 107. ayette emin ve güvenilir bir Resul oluşu.

Şuara Suresi 109. ayette tüm peygamberler gibi tebliğine karşı hiçbir ücret istememiş olması.

Ankebut Suresi 14. ayette 950 yıl tebliğe devam etmesi.

Ahzab Suresi 7. ayette diyer peygamberler gibi kendinden söz alınması.

Ahzab Suresi m7. ayette ulü-l azm peygamberlerden biri olması.

Saffat Suresi 80. ve 81. ayetlerde mü’minlik ve Muhsinlik çizgisinde zirvelerde olması.

Şura Suresi 13. ayette Ona vahyedilenin kendinden sonra gelenler için de geçerli ve yürürlükte olması.

Kamer Suresi 9. ayette kul olması ve kulluğu en güzel bir biçimde temsil etmesi.

Zariyat suresi 50. ayette apaçık bir nezir / uyarıcı olması.

Tahrim Suresi 10. ayette inkârcı ve ihanet eden bir hanım ile imtihan edilmesi.

Nuh Suresi 1. ayette kavmine peygamber olarak gönderilmesi. 

        Kur’an Eğer bu düzeyde anlatıyorsa akıllı bir mü'mine düşen Allah'ın kitabıyla kendi arasında iyi bir irtibat kurup bu irtibat çerçevesinden alabilecekleri mesajları çoğaltmasıdır. Delalete düşmemek için, sapmamak için saptırmamak için başta Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere kuranımızın anlattığı bütün peygamberler ile irtibatınızı güçlü kılmak durumundayız. Rabbimden niyazım odur ki bu irtibatınızı güçlendirsin. Onların yolundan bizleri ayırmasın. Onların verdiği mesajları kavrayacak bir zihin, anlayabilecek akıl ve hissedebilecek bir kalp versin İnşallah.

        Şimdi Hz. Adem a.s. ile ilgili konuşurken iki önemli noktaya değinmemiz lazım.

1. Ahzap Suresi 7 ayette geçtiği üzere Ulu-l Azm peygamber ne demektir?

2. Ankebut suresinin 14. ayetinde geçtiği üzere Kur’an Hz. Nuh a.s.’ın tebliğe davet süresinden bahsederken 1000-50 demekle neyi kastediyor? Neden 1000-50 diyor da direk 950 demiyor?

        Bu iki ifadenin üzerinde biraz durmamız gerekiyor.

        Birinci maddedeki Ulü-l azım ifadesi bir Kur'an ifadedir. Hz.Nuh a.s.’da eğer Ulü-l azm  peygamberlerden biri olarak kabul ediliyorsa, bu Kur'an'i ifadenin ne anlama geldiğini kavramamız gerekir. 

        Bir diğeri olan Hz Nuh'un 950 sene mücadele etmesi ki Kur'an böyle bir ayrıntıyı başka bir peygamber için bize vermiyor. Sadece Hz. Nuh a.s. için böyle bir ifadeyi veriyor. Eğer bize böyle bir ifade veriyorsa bunun üzerinde de biraz durmamız gerekecek.

        Ulü-l Azm sabırlı, gayretli ve kararlı kimse demektir.Bu ifade Kur’an da bazı peygamberler için kullanılır. Peki biz adını Kur'an'dan okuduğumuz ya da hadislerin bazılarından haberdar olduğumuz diğer peygamberler sabırlı, azimli ve kararlı değiller mi?  Hayır böyle bir şey yok. Ama burada bir şeyin öne çıkması diğer peygamberler de o vasıfların olmadığı anlamına gelmez. Eyer böyle bir şey öne çıkıyorsa yani nazara veriliyorsa bunun anlamı şu : Adı anılan peygamberlerin mücadeleleri tebliğ noktasında  ortaya koydukları ve karşılaştıkları imtihanlar, diğer peygamberlere göre daha şiddetli olduğu için Rabbimiz onları ulü-l azm peygamberler olarak bizim nazarımıza veriyor. Biz Ahzap suresinin 7. Ayetinde, Şura suresinin 13. ayetinde ve başka ayetlerde de şu beş Peygamberi Ulü-l azım olarak okuyoruz.

Hz. Nuh a.s.

Hz. İbrahim a.s.

Hz Musa a.s.

Hz. İsa a.s.

Hz. Muhammet s.a.v.

        Gerçekten karşılaştıkları davet ve tebliğ adına sorumlulukları, karşılaştıkları bu noktadaki imtihanlar takatleri zorlayacak boyutta olduğu için onlara ulul azm diyerek onların üzerinden bu işin mesajları bize aktarılıyor.

        İkinci maddeye gelelim. 950 sene tebliğe devam etmesi. Uzun bir süreç 950 sene. Ama Kur'an özellikle 950 demedi bize. Ne dedi 1000’e  50 kala. Binden 50 çıkmış bir biçimde. 950 deyip de geçebilirdi. Ama bunu demedi, 1000 de demedi. Binden 50 eksik diyerek nazarlarımızı bir şeye dikkat çekti.

        Burada 1000 - 50 demesi birkaç mesaja bağlı olarak böyle geldiğini anlarız. birkaç tanesini burada zikredelim :

1000 sene deyip geçseydi bin sene kesretten mecaz olarak anlaşılacaktı. Ama burada mecaz yok. Burada bir hakikat var. Allah 1000 - 50 dediyse 950’ye dikkat çekmesi içindir. Meşhur müfessirimiz Kadı Beydavi bunu tespit eder ve çok güzel bir biçimde şöyle bir tespit ortaya koyar :

---“Galiba bu tabirin seçilmesi tamamıyla sayıya delalet etmek içindir.”

        Ayette dikkat edersek 1000 sene 50 yıl eksiği diyor. Yıl ve sene türkçede de kullanılıyor biliyorsunuz. Arasında pek bir fark yok. Yıl da diyoruz senede diyoruz.  Sene kaç, yıl kaç aynı anlamlarda kullanıyoruz. Ama Kur'an'ın kelimeleri böyle değil. Eğer bir kelimenin yapısında kullanımında bir ihtilaf varsa, yani bir değişiklik varsa bu ondaki mananın farklı bir biçimde olduğuna da işaret eder.

        Bir Kur'an sözlüğü olan Ragıp El İsfehani’nin  El Müfredat’ına baktığımız zaman şöyle bir ayrıntı görüyoruz : Sene çoğunlukla çetin ve kurak geçen, yıl ise bereketli ve yağışlı anlamında. Dolayısıyla buradaki söylenen şey şu : 1000 - 50 sene de yani 950 senede Nuh çetin bir ömür sürdü. Sadece 50 yılda rahat etti. Zaten Kur'an'ın ruhuna da aslında bu anlam uyuyor.

Bir başka anlam daha var, o da şu : 1000 – 50 derken, 50 yıl nübüvvetten önceki hayatı yani çocukluğu ve gençliği vahye muhatap olmadı dönem. Geri kalan kısmı da 950 sene süren mücadele ömrü. Dolayısıyla Rabbimiz Hz Nuh a.s.'ın uzun bir süreç tebliğ ve mücadele ile devam eden bir ömrünü bizim nazarımızda veriyor ve o uzun süren mücadeleden bizim dünyamıza mesajların alınması gerektiğine dair de aslında böyle bazı hakikatleri tabir caizse eyer zihnimize nakşediyor.

        Hz Nuh a.s.'ın bu kadar uzun bir süreç içerisinde tebliğde ısrar ve istikamet üzere yürüyebilmesi hepimiz için önemli bir ders. Tebliğ malum gönderilen tüm peygamberlerin yaratılış gayesidir. Peygamberler bunun için gönderilir. Varlık nedenidir ve ortak sıfatıdır. Bu üç ifadeyi de unutmayalım. Bütün peygamberlerin yaratılış gayesi varlık nedeni ve ortak sıfatıdır. Bütün peygamberler gönderildikleri kavimlere Allah'ın dinini ulaştırma adına bir gayrete girişirler. Neticeye takılmazlar. Kaç kişi dinlemiş dinlememiş, öğrenmiş öğrenmemiş böyle bir hesaba girmezler. Çünkü Risalet davasının ahlakı bunu kaldırmaz. Hiç bir beklentiye girmez. Ecir beklemez, taltif beklemez, takdir beklemez övgü beklemez, şunu beklemez, bunu beklemez. Hadi ben size hizmet ettim de benim ailemi görün demez. Yani aklınıza bugünkü dünyevi beklentiler adına ne varsa bunların hiç bir tanesini hiçbir Peygamber beklemez. Ecrimiz ve  mükafatınız alemlerin rabbi olan Allah'a aittir derler. Allah'tan aldıkları vahyi insanlara en ufak bir biçimde safiyetine zarar vermeden aynı durulukda ve aynı safiyette hiçbir şey katmadan ve karıştırmadan çoğaltmadan ve eksilmeden Allah kendilerine nasıl vahiy etmişse öyle vahyederler. Hz Nuh a.s.  da böyle. Ondan öncekiler de böyleydi. Hz Nuh a.s. da böyle, Hz Nuh a.s.'dan sonra gelen peygamberler de böyle. Çünkü Peygamberlerin gönderildiği makam aynı yerdir. Kimdir o makam, tabii ki  Allah'tır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder